Cemal Nar

Cemal Nar

İşte Örnekler 2

İşte Örnekler 2

Bir önceki yazımızda da dediğimiz gibi insan bir karar verecek; hayatı Allah Teâlâ’nın iradesine, yani istek ve buyruğuna göre mi yaşayacak, yoksa O’ndan bağımsız olarak kendi irade ve istediği gibi mi?

O’ndan bağımsız olarak, kendisi istediği gibi yaşamanın adı dine göre “heva”dır ve bu da küfürdür. Din “heva”ya, “nefsi ilah edinmek” diyor. Ama “çağcıl” düşüncede işte buna “özgürlük, bağımsızlık, laiklik, seküleriz, çağdaşlaşma, aydınlanma”, hatta giderek “pozitivizm”, “ateizm” diyorlar. Veya kendilerince bir anlaşma yaparak “deizm” diyorlar. Yani kendi kendilerine çalıp oynuyorlar. Hepsinin ortak özelliği, hayatı Allah’ı hesaba katmadan yaşamaktır. Allah’tan bağımsız, dilediğince ve özgürce yaşamak…

Örnek verelim. Mesela içki, kumar, uyuşturucu. Mesela zina, mesela homoseksüellik. O cenah içki içer veya içmez. Keyfine kalmış. İçerse bireysel bir davranış, içmezse yine öyle bir tercihtir. Kimse karışamaz, kınayamaz. Zina da öyle, homoseksüellik de öyle. Bireysel bir tercihtir ve insan buna karar vermede özgürdür. Kimse karışamaz, kimse kimseyi bunları yapıyor diye kınayamaz.

Peki İslam bunun neresinde?

İslam içkiye de, kumara da, zinaya da, homoseksüelliğe de haram diyor ve toplumda yapılmasına izin vermiyor. Yapanı da yargılıyor ve ceza veriyor. Bunların haram olduğunu inkar etmek, İslam’a göre kesinlikle dinden çıkmaktır. Bunların haram ve yasak oluşuyla alay etmek, çirkin görmek de aynen inkar gibidir. Buna fıkıhta  “irtidat” denir, bunu yapana da “mürted” denir. Siz batı tipi bu yaşam biçimini “çağdaşlık” diye nitelendirdiğiniz an, bütün Müslümanlara “çağdışı” demiş olursunuz. Bu da bir irtidattı.

Bunların haram olduğunu inkar etmeyen, ama nefsine mağlup olarak, kusurunu itiraf ederek yapanlar da büyük günah işlemiş olurlar. Yani dünyada ve ahirette cezalandırılmayı hak etmişlerdir. Derhal tövbe etmeleri gerekir.

Peki, çağdaşlık, laiklik, sekülerizm, özgürlük, aydınlanma denilen laflarla sunulan hayatın bir “iman” sorunu var mıdır? Evet, iman bunun neresinde?

Hiçbir yerinde!

Aralarında hiç bir ilgi, bir alaka, bir bağ yoktur.

İslam bir vadide, bu çağdaşlık, laiklik, sekülerizm, özgürlük, aydınlanma denilen laflarla sunulan bu çağdaş düşünce ve yaşam tarzı ise bir başka vadide…

Şimdi demokrasi de aslında ikinci safta kendine yer edinmiş gibidir. “Laik olunmadan demokrat olunmaz” deniliyor ya. Aslında bu da başka bir palavra. Bunun anlamı şudur: “İslam’ın emir ve yasaklarını inkar etmeden, bireysel ve toplumsal hayattan İslam’ı atıp dışlamadan demokrat olunmaz.”

Dinini bilen Müslümanlar şöyle diyor: “Bize İslam’ı atmamızı söylemeyin. Bunun mümkünü yoktur. Fakat bize dinimizi yaşayacağımız bir alan bırakın, hiç olmazsa o alanda dinimizi öğrenelim ve yaşayalım, ama aynı toplumda din dışı yaşamak isteyenlere de karışmayalım. Aslında İslam’ın ‘iyiliği emretme ve kötülüğü nehyetme’ ilkesine göre karışmamız lazım, günahlara müdahale etmemiz lazım. Müslüman olmamız bunu gerektirir. Fakat eğer ortak bir payda olacaksa, ideal demokrasiye erişinceye kadar, fıkıh usulünde geçen “zaruret” adına, hadi biz de bundan taviz verelim.”

Peki, bu masum isteğe ve bizim katılmadığımız tavize, hiç düşünmeden alay ve hakaret ederek, “laiklikten asla ödün verilemez” naralarıyla cevap vermek, neyin ifadesidir?

Bize göre imanın kaybedildiği alan işte burasıdır.

Bu kitabı okumaya başlarken uyaralım, bırakın bu ülkede Müslümanların sayısının %99 oluşunu, acaba “ben Müslümanım” diyenlerin % kaçı gerçekten Müslümandır. 

Bu açıdan konu önemlidir. Eğer Müslüman olmak ve Müslüman kalmak sizin için de önemliyse, oturup yeniden düşünmeniz gerekir. Bu dünyada yaşayan bizim hepimiz içinde yaşadığımız hayatı, yürürlükteki sistemi, kullandığımız kavramları, yani topyekun söylemlerimizi ve eylemlerimizi yeniden düşünüp değerlendirmemiz gerekir.

O yüzden bu kitap çok önemlidir.

Ek:

Bugünlerde daha dikkatli olmalıyız. Dikkatli, akıllı, mantıklı ve sabırlı. Her ne yapılacaksa hukuka bağlı kalarak. Zira dumanlı havayı sevenler, mart seçimlerini fırsat bilerek tansiyonu yükseltebilirler.

1- İşte iki haber: MHP'nin Esenyurt'ta açtığı seçim irtibat bürosuna, MHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Rasim Acar'ın ziyareti sırasında ateş açıldı. Detayları bilmiyoruz ama faillerini şiddetle kınıyoruz.

 

2- Ya şu habere ne demeli: TRT 1 Haber Spikeri Anda Özmen'in, dün akşamki ana haber bülteninde "Evet, ana muhalefetten sonra 'yavru muhalefete' geçelim" şeklindeki tanımlaması, İstanbul Ülkü Ocakları'nın tepkisine neden oldu. Yaklaşık 200 kişilik ülkücü grup, saat 01.30'da Beyoğlu'ndaki TRT Tepebaşı stüdyoları önünde toplandı. Ellerinde Türk bayrakları bulunan kalabalık, "Öl de ölelim, vur de vuralım", "Biz biz biz Alparslan Türkeş'in askerleriyiz", "TRT şaşırma sabrımızı taşırma" şeklinde sloganlar attı. Bu sırada kalabalık arasından sıyrılan birkaç kişi televizyon binasına girmek istedi.

Bunların hepsi gülüp geçilecek bir dil sürçmesi yüzünden. Üstelik kadıncağız üst üste özür dilemişken…

 

3- Afganistan'ın güney bölgesinde yer alan Helmand kentinde, bir sivil aracı hedef alan bombalı saldırıda 6 kişi hayatını kaybetti, 13 kişi yaralandı. Helmand Valiliği Sözcüsü Ömer Zvak, yaptığı açıklamada, bugün akşam saatlerinde kentin Navamiş ilçesinde yol kenarına yerleştirilen bombanın bir sivil aracın geçişi sırasında infilak etmesi sonucu, ilk belirlemelere göre 6 kişinin öldüğünü, 13 kişinin yaralandığını söyledi.

Rastgele bomba patlat, kimler ölsün bilme. Bu nasıl Müslümanlık?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi