“Erdoğan, Ankara’ya Yürüyor”
Bugün bir filmden bahsetmek istiyorum. "Mr. Smith Washington’a gidiyor”. 11 dalda oskar alan, 1939 yapımı bir film. Senaristi ve yönetmeni Frank Kapra. Başrollerde ise James Stewart ve Jean Arthur var.
Washington’da, bir senatör ölür ve aynı eyaletten, etliye sütlüye karışmayacak birisi senatoya, onun yerine gönderilir. Bu tercihin arkasında medya patronu ve senatodaki adamları vardır.
Yeni senatör Jefferson Smith, saf, dürüst, ilkeli birisidir. Senatoya sunduğu bir tasarı ile farkında olmadan medya patronunun hesaplarını bozar ve bir anda kendisini bir iftira kampanyasının içinde bulur. Ya kabullenerek eyalete geri dönmesi ya da senatoda konuşarak kendisine kurulan tuzağı ortaya çıkarması gereklidir. Tüzük gereğince, söz hakkını kullanırken oturmaz ve ara vermezse daima söz hakkı devam edecekdir.
Film siyah-beyaz ve alt yazılı. Çok beğeneceğinizden eminim.
Günümüzdeki durumu, bu filme çok benzetiyorum.
“Erdoğan, Ankara’ya yürüyor” filmini seyrediyoruz. Daha doğrusu “Anadolu çocuğu, iktidar yürüyor”.
Hassaten, filmdeki bir sahneden bahsedeceğim. Bana bu sahneyi hatırlatan sebeb ise Alev Alatlı’nın Ayşe Böhürler’e verdiği röportaj.
Genç senatör ayakda duracak hali kalmadığı halde konuşmasına devam etmektedir. Bir kumpası aşmaya çalışırken, yeni bir kumpas meclise taşınır. Adeta yıkılır. O anda senato başkanı ile göz göze gelir. Başkan ona öyle bir gülümser ki yeniden toparlanır. Başkan tebessüm ederken gözleriyle “Senden yanayım. Devam et. Sakın bırakma” demektedir.
Sırf bu sahneyi görmek için filmi tekrar seyretmişliğim vardır.
Şimdi sıkı durma zamanı. Duamızla, tebessümümüzle ve oyumuzla..
O’nun oturmaması lazım. O’nun ara vermemesi lazım.
HAŞHAŞİNLERİN MANİDAR ZAMANLAMASI
Herkes manidar zamanlamadan bahsediyor. Bir misal de benden olsun.
Haşhaşin denilen örgütün kuruluş tarihi 1090. İlk haçlı seferi ise 1096’da yapıldı. Ne dersiniz yeterince manidar zamanlama değil mi? Haçlılara karşı en büyük mücadeleyi veren Selçuklular ve Eyyubilerdi. Haşhaşinler ise bu devletlere zarar vermekle, liderlere suikast düzenlemekle meşguldü. Buna dayanarak, kurulmalarının arkasında Hristiyanlar ve papa vardı demek iddialı olur. Kesin olan şu ki Ehl-i sünnet düşmanlığı vardı.
Artık post-modern haçlı seferlerine maruz kalıyoruz. Doğal olarak, haçlıların işbirlikçileri de post-modern, yöntemleri de…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.