İktidarı içinden vurmak
Savaş esnasında taarruzun kuralı, öncelikle güçlü olan hedefi bertaraf etmektir.
Güçsüzler sonraya...
O gün, “madem İmparator gidiyor o halde kendimize yeni bir tandır başı” diyenler gözlerden kaçmıyordu. Kıvıranlar da, farklı konuşanlar da...
Benim görebildiğim, taviz vermeden dik duranlardan birisi de Egemen Bağış’tı.
O gün dik durdu, 17 Aralık da rövanşı alındı...
Yolsuzluk, hırsızlık tabii ki bahane...
Haramın binası er geç yıkılır da çalınan karanın siyahlığı kolayına gitmez.
Görülen o dur ki şer güçler iktidara yükleniyorlar.
Şu kadarını da söyleyebilirim, durduk yerde Cübbeli’nin de, Hüseyin Üzmez’in de başına gelenler tesadüfi değildi. Sen başta olsan da, bir el çalışanla konuşanın elini dilini kesiyor.
Üzmez, o akşam televizyonda “şeriat” dedi, ertesi sabah defteri dürüldü.
Cübbeli, “cemaat” dedi onun da akıbeti aynı oldu...
“Yolsuzlukları örttüler” nakaratının peşinden süre gelen istifalardan anlaşılan:
Plan proje gereği, seçim sonrası en azından meclis çatısı altında iktidarı içinden vuracak AK Parti oylarıyla muhalif bir grup. Gidişat onu gösteriyor.
Şahıs olarak yine de kimseyi suçlamam, suçlayamam da, ama madem hiç dinlenmeden “yolsuzlukları örttüler” deniyor, o halde geçerken bir yol da sana uğrayıversek de, “hizmet” adı altında halktan toplanan paralar nerelere gitti diye bir sual sorsak, nasıl olur diye düşünürüm.
Olimpiyat sahnelerine mi, sanatçısına mı, halkı asimile etmeye yönelik dizilere mi?
Ateist ve de her gün senin ekranından, gazetenden Müslümana küfürler yağdıran yazarlara mı? Nereye gitti bunca emekler, nerelere harcandı bunca paralar?..
Yoksa bu kırık plak takıntısı söylemler külleme operasyonu mu?
Halk olanları nefretle izliyor. Biliyor ki birilerinin eli sürekli tetikte, maksatları Mahalli İdareler seçiminde AK Parti’nin başarısını gölgelemek.
Birileri de yükünü taşıyamadığından “tuzluk” olarak kullanılıyor.
Azıcık aklı ve vicdanı olan Müslüman bu fitne ateşinden uzak durur.
BÜROKRAT ATAMALARI
17 Aralık paralel operasyonlar devlet içerisindeki dengeleri bozmakla beraber, yeniden yapılanmada giderek sanki birilerinin işi kıvamında sessizce yürüttüğü intibaını veriyor.
Akıl almaz oyunlar, tertipler, senaryolar iç içe...
İktidar, şer güçlerin ittifakı ve ihaneti ile karşı karşıya. Bu aşamada tedbir mahiyetinde de olsa asli unsur, aldığının yerine koyacağın ondan yetenekli olmalıdır.
Değilse, taş misali çekersin arkadan duvarın tamamı gelir.
Ekip demiyorum, kadro olmadığı taktirde iktidarlar kolay yıpratılır.
Geçen sefer yazmıştım, sayın Başbakan’ın mal varlığı soruşturmasında mahkûm edilmesi için gayreti olanlardan birisine en üst seviyede görev verildi.
Şimdi de Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığına yine bir isim.
Öyleleri var ki hava değiştiğinde sırtını dönmekle kalsa yine iyi, Sisi tıynetinde her an her şeyi yapmaya, delil ve dosya tanzim etmeye, diğer tarafa haber ulaştırmaya müsait.
Adam kıtlığı varmış gibi bunları kim önerir, kim referans olur doğrusu çok merak ediyorum.
Bunları alma yerine liyakatli, kişilikli sosyal demokratlardan alınsa daha iyi.
Hiç olmazsa ne olduğunu bildiğin için arkandan hançeri yemiş olmasın.
Sayın Başbakan oldukça yoğun. Bu işleri şahsen araştırmaya vakti olamayacağı gibi, bürokraside kimin ne olduğunu bilme gibi bir şansı yoktur.
Tabii ki birinci derecede sorumlu danışmanlar...
Merhum Menderes, kadro konusunda oyun oynananlardan birisi.
Ahmet Emin Yalman, hem yazar hem de Vatan Gazetesi’nin sahibi.
1952 yılında Malatya’da uğramış olduğu suikast olayında Menderes, bizzat Malatya’ya kadar giderek 160 kişiyi gözaltına aldırmak suretiyle suçluları kısa sürede yakalattırdı.
Ona göre dostluğun bir vefa borcu.
Ne var ki daha sonra, Menderes’e ilk isyan bayrağını açan Ahmet Emin Yalman oldu, hatta iktidar aleyhtarı İzmir yürüyüşünü da o tertipledi. Menderes hakkında çok ağır yazılar yazdı...
Domuzdan post, iki yüzlüden dost!
Umarım, tarih bir sefer daha tekerrür etmez...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.