Hz. Ömer’den Fatih’e adalet mirası
İsmi anıldığında akla ilk gelen o özelliği olur: Adalet.
Dinleye dinleye, okuya okuya zihnimize kazınmıştır o olay.
Hz. Ömer artık halifedir.
İlk hutbesine çıkar ve “Eğer Kur'an ve Sünnet’ten ayrılırsam ne yaparsınız?” diye sorar cemaate.
Arka saflardan bir genç ayağa kalkıp “Allah’tan kork ya Ömer. Seni kılıçlarımızla düzeltiriz” deyivermiştir.
Bu söz üzerine hiddetlenenler olunca Hz. Ömer, “bu sözleri söyletmezseniz yazık size. Bu sözleri dinlemezsek yazık bize” demiştir.
Osmanlı padişahlarının “gururlanma padişahım, senden büyük Allah var” dedirtmesinin arka planında belki de Hz. Ömer’in her gün kendisine ölümü hatırlatması için adam tutması yatıyordur. Bir gün yine kendisine ölüm hatırlatılınca Hz. Peygamberin sözüne atıf yapar : “ Artık hatırlatma, çünkü sakallarımız beyazlaştı. Sakala ak düşmesi ölümün habercisidir.”
Asrül Hilafeti el-Umari adlı eserde yer alan olay, devlet işinde ayrı kendi işinde ayrı mum kullanma hassasiyetinin bir başka yansımasıdır: “Öğle sıcağında Hz. Ömer maliye bakanı statüsündeki adamını çağırır. Adam evine gidince Hz. Ömer’in oğlu Asım’ın da orada olduğunu görür. Bakanına şöyle der halife: “Bu oğlum ne yapmış biliyor musun? Irak’a gittiğinde oradakilere kendisini tanıtmış. ‘Halifenin oğluyum’ demiş. Onlar da ona işlemeli kılıç, altın ve gümüş tabaklar vermişler.”
Asım itiraz eder: “Hayır babacığım. Onlar kafileden birilerine verdi. Onlar da bana hediye etti.” Hz. Ömer hiddetlenir: “Hayır! Bütün bu hediyeler hazineye konulacak. Sen halifenin oğlu olmasaydın bunların hiçbiri sana verilmezdi. Sen benim makamımı kullandın.”
Bir başka olayda Koca Halife’nin akrabası hazineye yardım için başvurur. Bunu duyan, öğrenen Hz.Ömer hiddetlenir. Akrabasını kovalarken arkasından “sen benim hain mi olmamı istiyorsun? Sen beni helak mı edeceksin?” diye bağırır.
O’nun, Peygamber Efendimizin, ifadesiyle “yıldızlar” bu kadar hassas yaşar da O’nu ve “yıldızlarını” hayatın her anında örnek alanlar nasıl yaşarlar ki?
En iyi örnektir Fatih’in kadının huzura çıkıp, elinin kesilmesi kararının çıkması: “Hızır Bey, İstanbul kadısı ve belediye başkanı iken, bir Hıristiyan mimar geldi. Fatih Sultan Mehmet Han'dan şikâyetçi olduğunu söyledi. Hızır Bey, mimarı dinledi. Fatih, bugünkü Ayasofya Camii’nden daha yüksek kubbeye ve daha üstün mimarî hususiyetlere sahip bir cami yaptırmak istemiş ve o mimar da bu işe talip olmuştu. Ama Müslümanların, Ayasofya'dan daha üstün bir esere sahip olmalarına gönlü razı olmamıştı. Mısır'dan bin bir zahmetle getirilmiş olan sütunların yüksekliklerini kısa tutmuş ve kubbenin yüksekliği de Ayasofya'dan alçak olmuştu. Sultan, sütunların kasıtlı olarak küçültüldüğünü anlayıp çok hiddetlendi. Muhakeme edilmeden mimarın eli kesildi.
Hızır Bey, konuyu araştırdı. Şahitlerle beraber Padişahı da mahkemeye çağırdı. Fatih, mahkeme salonuna girince, başköşeye oturmak istedi. Kadı, hiç çekinmeden, "Oturma begüm!.. Hasmınla yüzleşmek üzere, mahkeme huzurunda ayakta dur!" dedi. Sultan derhâl söylenen yere geçti. Mahkemenin Padişahı Hızır Bey'di. Onun şahsında, İslâmiyet’in âdil hükümleri karşısında bulunmaktaydı. Kadı: "Sen bu zimmînin elini kestirdin mi?” deyip söze başladı. Mahkeme neticesinde; "Sen, Murat oğlu Mehmet! Mahkeme edilmeden bu zimmînin elini kestirdiğin için kısas olunacaksın! Senin elin de onunki gibi kesilecek. Eğer Hıristiyan mimarı razı edebilirsen, ölünceye kadar onun ve ailesinin geçimini temin etmek karşılığında elini kesilmekten kurtarabilirsin!" dedi. Herkesle birlikte Padişah da tam bir sükûnet içerisinde kararı dinledi. Hıristiyan mimar, bu karar karşısında daha fazla dayanamadı. Ağlayarak Padişahın ellerine kapandı. Mimar, ailesiyle birlikte Müslüman oldu.
Mahkeme yeri boşaldıktan sonra Kadı Hızır Bey ve Sultan Fatih başbaşa kalınca koca padişah elini kılıcına atar "Eğer padişahlığımdan korkup haksız bir karar verseydin billahi kılıcımla kelleni kesecektim" der.
Hızır Beye de hazırlıklıdır. Kürsünün altında sakladığı topuzunu çıkarır ve "Hünkarım sizde padişahlığınızdan gururlanıp şeriat mahkemesinin kararını dinlemeseydiniz billahi bu topuzla başınızı ezerdim" diyerek cevap verir.”
Bunları okuyup, dinleyince üstünde “dindar” etiketi olan herkesten aynı hassasiyeti beklemek, beklemeniz hakkımız, hakkınız değil mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.