Diyalogcular Neredesiniz?
'Hiç Müslüman kalmayabilir' başlığı ile bir haber verdi “Habervaktim” sitemiz. Belki de okumuşsunuzdur, ben en çarpıcı birkaç cümle aktarayım oradan. “İnsan Hakları İzleme Örgütü, Orta Afrika Cumhuriyeti'nde Müslüman'ın kalmayabileceğini söyledi.
New York merkezli İnsan Hakları İzleme Örgütü, Orta Afrika Cumhuriyeti'nde Müslümanlar ile Hristiyanlar arasındaki çatışmanın ülkeyi büyük bir felakete sürükleyeceğini belirtti. Orta Afrika Cumhuriyeti 'ndeki iç savaş yüzünden tüm Müslüman nüfusun ülkeyi terk etmek zorunda kalabileceği uyarısı yaptı. Yaklaşık 4.5 milyon nüfusa sahip Orta Afrika Cumhuriyeti'nde nüfusun yüzde 15'ini Müslümanlar oluşturuyor.
Hristiyan grupların önceki saldırıların intikamını almak amacıyla 2 Müslümanı linç etmesi üzerine, bölgedeki Afrika Barış Gücü (MISCA) askerlerinin kalabalığa ateş açması sonucu 1 Hristiyan hayatını kaybetti.
MISCA'dan Albay Karangwa Jean Paul, Hristiyan çetelerin Müslüman halka saldırması üzerine ateş açtıklarını doğruladı. Albay Paul, ''Hristiyan çetelerin masum sivilleri katletmesine göz yummayacağız. Burada hem Müslümanları hem de Hristiyanları korumak için bulunuyoruz. İnsanların gözümüzün önünde öldürülmesine izin veremeyiz" dedi.” (https://www.habervaktim.com/haber/360816/hic-musluman-kalmayabilir.html)
Haberi okuyunca üzüntüyle ağzımdan çıkan ilk söz, başlıktaki cümle oldu. Sonra da “İnna lillah…” dedim. İçimiz yanıyor Arakan, Çin, Tibet vs. ülkelerden gelen bu haberlere. Bunlar daha acı oluyor galiba Suriye, Mısır, Irak ve Afganistan’da yaşananlardan. Bütün bunlara yardım edecek ve davalarını dillendirecek büyük ülke Türkiye’nin başına gelenlerden. Çünkü buralarda sorumlular, “biz de Müslümanız” diyen kafir, fasık, münafık gibi “gavur aşıklarından” da olsa yerlidirler. Ya bize emanet sayılan azınlık Müslümanlar? Her felakette “imdat” dercesine gözümüzün içine bakanlar?
Sahi nerde bu diyalogcular? Bugün ortada yoklarsa, bu mazlum Müslümanları Hristiyan zulümlerin kurtarmak için birşeyler yapmayacaklarsa, niçin vardırlar? Hep “dinden taviz vermeye adanmış” bu ahmaklar, neden bir kere de olsun “hak almaya odaklanmazlar”? neden Vatikanın kapısına varıp dayanmazlar? Neden BM’ye girip yeri göğü inletmezler?
Diyalog üstüne bir kitap yazdım, ama kaç yıl oldu henüz bastıramadım. İlgilenenlere alenen duyurulur. Bence bu konuda en çarpıcı söz, Papa II. Poul’un 2000 yıl mesajında söylediğidir: “Birinci bin yılda Avrupa Hristiyanlaştırıldı. İkinci bin yılda Amerika ve Afrika Hristiyanlaştırıldı. Üçüncü bin yılda ise Asya’yı Hristiyanlaştıralım.”
Yani bütün Müslümanlar hedeftedir. Bu mümkün müdür? Bizce değil. Çünkü her Müslüman “La ilahe illallah, Muhammedün Resulullah” der. Bunun açılımı şöyledir:
Allah birdir. Katında geçerli tek din İslam’dır. Hz. Muhammed O’nun son peygamberidir. Önceki Peygamber Efendilerimizin kendi zamanında getirdikleri hak din İslam ve kitaplar, suhuflar, bugün değiştirilip bozulmuştur. Dolayısıyla ilâhî, semâvî olma özelliklerini yitirmişler, batıl birer din olarak kalmışlardır. Yahudilik ve Hristiyanlık da böyledir. Allah Teala bu yüzden son kitabı Kur’an-ı Kerîm’i göndermiştir. Bu kitap geçmişteki dinlerin temel esaslarını içine almış, yanlışları düzeltmiştir. Bir karmaşaya sebep vermemek için de o din ve kitapları nesh etmiş, yani hükmünü yürürlükten kaldırmıştır. Buna böyle iman etmeyen Müslüman olsa da dinden çıkar, kafir olur.
Bu yüzden bir insanın doğru bir iman ile Allah Teala’yı tanıyıp ona ibadet edebilmesi, rızasını kazanıp cennetine girebilmesi için, son peygamber Hz. Muhammed’e ve Allah Teâlâ’nın katından getirdiği Kur’an-ı Kerîm’e iman etmesi ve içindeki şeriata teslim olması şarttır.
Bu şartı yerine getirmeyenler Müslüman olamazlar. Allah Teâlâ’nın ve Müslümanların katında din açısından sevimsizdirler. Ahirette asla Cennete giremezler. Bu hükme Yahudiler ve Hristiyanlar da dahildir.
Bunu böyle bilip böyle iman etmeyen, kafiri kafir bilmeyen, kafiri Müslüman sayan da imanını kaybederek kafir olur. “Bütün dinleri birleştirmek” veya “bütün dinlere eşit mesafede olmak” inancı sapıklıktır, Müslümanı kafir eder. Müslüman İslam’ı tek hak din bilir ve onun dışındaki bütün batıl dinlere üstün tutar. Onun yeryüzündeki hakimiyeti için çabalar.
Diyalogdan maksat “diğer dinlere iman edenlerle oturup konuşmak, çatışmayı önlemek” ise, İslam bunu zaten yasaklamak şöyle dursun, bilakis teşvik eder. İslam barış dinidir. “Davet” ve “tebliğ” demek, bu dini bütün insanlara anlatmak, öğretmeye çalışmak ve davet etmektir. Bunun metodu da “hikmetle, güzel öğütle, yumuşak dille, nezaket içinde, ikna ederek” yapılmasıdır.(Nahl 125-126; Taha 44.)
Öyleyse, “davet” ve “tebliğ” gibi bizim medeniyetimizin kelimeleri varken, “diyalog” gibi batıl medenin kelimelerine ne gerek vardır?
Şimdi kendi şan ve şöhretleri, maddî ve manevî menfaatleri, yeryüzünde sorunsuz gezip iş yapmaları için Koca Papaya giderek el öpen, gerdan kıranlar, bir kere de mazlum Müslümanları kafir Hristiyanlardan korumak için gitseler olmaz mı?
Bunu sağlamayan diyalog olmaz olsun. Yere batsın o, eğer hep biz taviz vereceksek?