Yangın ve Yanmak
Ülkemizdeki büyük siyasî yangını Müslümanıyla dinsiziyle, Türküyle Kürdüyle, Sünnîsiyle AIevisiyle hep birlikte maç seyr eder gibi heyecanla seyr ediyoruz.
Yangına biraz üzülenler var… Yangını kundaklayan ve körükleyenler de var…
Yangını söndürmek için çalışanlar var mı acaba?
Yangınların en fenası, en berbatı, en korkuncu hangisidir biliyor musunuz?
Alevleri ve ateşleri karşısında bir itfaiye olmayan yangındır.
Bu yangının gide gide bizi Suriye’nin, Mısır’ın durumuna düşürebileceğinden korkmuyoruz.
Hepimiz için söylemem ama birileri bu yangına, vaktiyle Neron’un Roma yangınına baktığı gibi bakıyor.
Bir ülkede şiddetli bir yangın başlayınca yapılacak ilk iş ne olmalıdır?.. Yangını söndürmek için çalışmak değil mi? Bizde bu var mı?
Biz yangını söndürmek için çalışacağımıza bitmez tükenmez bir yangın edebiyatı yapıyoruz.
Bu yangını kim çıkarttı? Herkes suçu karşısındakinin üzerine atıyor. Ben çıkartmadım o çıkarttı.
Neron, kendisinin kundaklattığı iddia edilen Roma yangınına karşı sarayının taraçasında şiirler yazıyordu... Biz daha ziyade nesir ve köşe yazısı ve çoğu saçma sapan analizler kaleme alıyoruz.
Bana öyle geliyor ki, birileri yangını Amerikan 6’ncı Filosunun gelip söndürmesini bekliyor.
Yangını çıkartan haindir!.. Elbette haindir ama bu hain kimdir? İşte bu konuda rivayetler muhtelif.
Küçük bir otelin bile yangın tahliye merdiveni var da bu büyük yangının itfaiyesi, merdiveni, söndürme ekipleri ve cihazları yok.
Yangın yangın yangın… Ben yangın sen yangın o yangın… Sizler bizler hepimiz yandık… Gel de yanma… Yanar mısın yanmaz mısın… Yanmak ve yanmamak, işte bütün mesele bu…
Bunları anladık da, kardeşim bu yangını kim söndürecek?
• (İkinci yazı)
Yerli ve Millî Otomobile Hıyanet
GEMİLER, askerî araçlar, insansız uçaklar yapıyoruz ama hâlâ yüzde yüz millî ve yerli bir otomobilimiz yok.
Birkaç seneye kadar elektrikli otomobilimiz piyasaya verilecekmiş.
Elektrikli otomobille iş bitmez, mutlaka benzinli ve dizelli otomobillerimiz olmalıdır.
Böyle otomobiller yapabilirsek, mesele halledilmiş olur mu? Olmaz. Bu yüzde yüz millî ve yerli otomobillerin, en azından Güney Kore otomobilleri gibi dünyanın her yerinde beğenilmesi, tutulması, satılması, öteki markalarla rekabet edebilmesi gerekir.
Bugatti, “Güzel olmayan bir otomobil iyi bir otomobil değildir” demiş. Yüzde yüz yerli ve millî otomobillerimizin mutlaka sağlam ve mutlaka güzel otomobiller olması lazımdır.
Küçük Çek Cumhuriyeti dünya çapında bir Otomobil sanayiine sahip de biz niçin değiliz?
İsveç’in Volvo’su, Saab’ı var da bizim niçin kendi otomobilimiz yok?
Yerli ve millî otomobil konusunda Türkiye içeriden hıyanete uğramıştır.
Böyle otomobiller üretebilirdik ama birileri bunu istememiş, engellemiştir.
Belki de artık çok geç kalmış bulunuyoruz.
İmkan ve fırsat bulunursa, bir dünya fabrikasını ve markasını satın almak, tesislerini Türkiyeye taşımak ve onu yerlileştirmek gerekecektir.
Faşist diktatörlük zamanında Nuri Demirağ’ın uçak fabrikasının nasıl sabote edilip iflasa mahkum edildiğini bilenler bilmeyenlere anlatsın. Bu konuda internette bilgi vardır.
ANADOL’un üretimine devam edilmiş olunsaydı millî bir otomobilimiz olabilecekti.
Hem dünya devleti olmak istiyoruz, hem de Güney Kore gibi bir otomobil sanayiimiz yok. Olur mu böyle şey?
Son kırk-elli sene içinde ithal otomobillere yekun olarak muazzam bir servet verdik. Azm etmiş olsaydık, bu parayla kendi otomobilimizi üretemez miydik?
Dünyaca beğenilen, en zengin ve sanayileşmiş ülkelerde bile satılabilen, rekabet edebilen sağlam ve güzel Türkiye otomobilleri.
Kimse cart curt edip, biz bunu yapamazdık demesin. Bizden küçük ve imkansız bir Güney Kore yapabildi de biz niçin yapamadık, bu sorunun cevabını arasın.
Türkiyeye yüzde yüz millî ve yerli bir otomobil sanayii kurdurmama, bunu sabote edip engelleme hıyaneti.