Yaşar Değirmenci

Yaşar Değirmenci

Endiseye gerek yok! (1)

Endiseye gerek yok! (1)

Dertleri saymak da bir derttir. ‘Rabb’im Allah’tır’ diyen endişe edemez. Fakirlik onu ezemez.  

Hastalık onu eritemez. Dostların ihaneti bile onu sindiremez. Fakir de olsa, hasta da olsa  

cennet gözünün önünde durdukça, gayesi Allah’ın rızası oldukça huzurludur o. 

Sahibimiz olarak Allah’ı bilip itimadımızı O’na yaslamalıyız ki iman, bir iddia olmanın ötesine gidebilsin. Bunun adı yeri gelir sabır olur, yeri gelir gayret olur, yeri de gelir terlemek, yorulmak olur. Adı ne olursa olsun insan olmak, kulluk şuuru taşımak budur. Etrafımızı kuşatan, gündüz veya gece bizi bırakmayan sıkıntılara gömülüp gidemeyiz. Dertlere gömülmek de bir dert olur ve bizi yolumuzdan alıkoyabilir. Kalbi Allah’a yönelmiş bir mü’minin farkı, huzurun ve endişesiz yaşamanın adıdır. 

Sıkıntılarımız bir gerçektir. Sıkıntılara gömülüp kahrolmamız mü’min insan olmanın gerçeği değildir. Allah’ın razı olduğu nesil olan ashabı kiram, fakirlik başta olmak üzere sıkıntı olarak insanın görebileceği pek çok şeyi gördüler. Aç kaldılar, açık kaldılar. Dost olması gerekenlerin eziyetlerini çektiler. Topraklarını terk etmeye mecbur oldular. Hastalığın çökerttikleri oldu. Aile içi hüznün sebeplerini önlerinde buldular. Bir insan ne ile karşılaşabilecekse bu hayatta onunla öyle veya böyle karşılaştılar. Bu, Allah’ın kendilerinden razı olduğu o neslin gerçeğidir. Bir başka gerçek de şudur: Karşılaştıkları her sıkıntı hatta işledikleri hatalar, onları biraz daha Rablerine yaklaştırdı. Kırdıkları çömlek bile onların cennette yükseldikleri bir derece olarak hanelerine yazıldı. Kulluk da budur. 

Rabb’imiz bize, güllük gülistanlık bir hayat vaad etmemiştir. Cennetten çıkarılıp gönderilmenin en tabii sonucu, cennet olmayan ve olamayacak olan bir hayatta yaşamaktır. Dünya cennet olamayacak ama cenneti kazandırabilecek bir yerdir. Rabb’imizin kaderi budur. Kazananlar, dünya hayatını cennete açılan bir yol yapabilenler olacaktır.

Dertleri saymak da bir derttir. ‘Rabb’im Allah’tır’ diyen endişe edemez. Fakirlik onu ezemez. Hastalık onu eritemez. Dostların ihaneti bile onu sindiremez. Fakir de olsa, hasta da olsa cennet gözünün önünde durdukça, gayesi Allah’ın rızası oldukça huzurludur o. Kitabımız Kur’an’ın önümüze koyduğu Peygamberler, Zekeriyya, Eyyub, Nûh, İbrahim, Lût aleyhisselam bunun örnekleri olarak önümüzdedirler. Peygamber Efendimiz’e O’nun güzide eshabına, hulefayı Raşidîne yapılanlar hepimizin malumu. Hiçbiri beğenecekleri şartlarda yaşamadılar. Çileden bile zevk alacakları şartlar, onların Rablerini razı ettikleri şartlar oldu. Onlar, bizim için nümuneyi imtisaldirler. Şartları, renkleri, kalıpları değişmiş olsa da onların yaşadıklarını yaşayacağımız bir dünyadayız. Onların yaşadıkları dünyada onların imtihanına benzer bir imtihandayız zaten. Endişeye gerek yok, Rabb’imiz Allah’tır. O bize yeter, ne güzel bir vekil ne güzel bir yardımcıdır O. Bir hissedebilsek bunu!

İhya’da İmam-ı Gazali Hazretleri, hadis-i şeriflerden ve İslam büyüklerinden ‘kardeşlik hukuku’ ile ilgili bölümde nakiller yapar. Bugünleri görürcesine bizi ikaz eder. Şöyle ki:

Peygamber Efendimiz: “Birbirinize arka çevirmeyin, husumet beslemeyin, çekememezlik yapmayın, aranızı açmayın, ey Allah’ın kulları, kardeş olun. Müslüman, Müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez, onu mahrum etmez, onu terk etmez. Kişiye kötülük bakımından, din kardeşine hakaret etmesi yeter” buyurmuştur. Hakaretin en ağırı, münakaşa ve mücadeledir. 

Ebu Umametü’l-Bahili şöyle anlatıyor: “Biz mücadele halinde iken Peygamber Efendimiz (s.a.v) çıkageldi. Bu manzara karşısında canı sıkılarak şöyle buyurdu: 

“Mücadeleyi terk edin; zira onun kârı azdır. Mücadeleyi terk edin; faydası az olduğu gibi, dostlar arasına husumetin girmesine sebep olur” buyurmuştur. 

Seleften bir zatın bu hususla alakalı beyanı: “İnsanlara husumet edip, onlar ile mücadele eden kimsenin, mürüvveti azalır ve kerameti, yani iyiliği kaybolur.” 

Abdullah b. El-Hasan: “İnsanlarla mücadeleden kaçın. Çünkü iyilerinin mekrine, (hile ile aldatmasına) kötülüklerin ani saldırışlarına maruz kalabilirsin” demiştir. Seleften biri: “İnsanların en âcizi, dost edinmeyen; bundan daha acizi, dostlarını kaybedendir” diyerek hepimizi ikaz eder. Şüphesiz, lüzumsuz münakaşalar, dostları azaltır ve hasımları çoğaltır. Hasan-ı Basri Hazretleri “Bin kişinin dostluğuna, bir kişinin düşmanlığını satın alma” demiştir.

Mücadelenin yegâne sebebi, karşısındakinin cehaletini ortaya koymak suretiyle, onu tahkir edip, kendisinin; akıl, fazilet ve şeref üstünlüğünü isbata çalışmaktır. Bu ise, kibri, karşısındakine hakareti, onu cehalet ve ahmaklıkla ithamı gerektirir ki, zaten düşmanlık da bu demektir. Bu durumda kardeşlik ve dostluk nerede kalır? 

İbn Abbas (r.a) Peygamber Efendimiz (s.a.v)’den şöyle rivayet etmiştir: “Kardeşinle mücadele etme, onunla alay etme, ona verdiğin sözden dönme.” Yine Peygamber Efendimiz (s.a.v) “Siz, mallarınızla herkesi memnun edemezsiniz, öyle ise onları güler yüz ve güzel ahlak ile memnun etmeye çalışın” buyurmuştur. Mücadele, güzel ahlakın zıddıdır. Selef, bu hususta o kadar ihtiyatlı davranırlardı ki, mücadele olur diye, soru bile sormazlardı. 

Peygamber Efendimiz: “Müslüman, Müslümanın kardeşidir, onu terk ve ihmal etmez.” buyurmuştur. Onun şerefini ayaklar altına alacak sözlere susmakla, etinin parçalanmasına susmak arasında bir fark yoktur. Ne alçak arkadaştır ki, köpeklerin seni parçalamakta olduğunu gördüğü halde, seyirci kalır da seni kurtarmaya gelmez, şefkat ve samimiyeti onu harekete geçirmez. Şerefini zedeleyici sözler, köpeğin eti parçalamasından daha müessirdir. 

Ebu’d-Derda (r.a), tarlada, bir boyundurukta koşulu iki öküz gördü. Öküzlerden birisi kaşınmak için durunca, öteki de durdu. Bunu gören Ebu’d-Derda, ağlayarak:

“İşte Allah için kardeşlik böyle olur; ikisi de Allah için çalışır, fakat biri durduğu zaman, öbürü de ona uyar” dedi.

Bir hadis’te de: “Su-i zandan son derece sakının; zira su-i zan, sözlerin en yalanıdır” buyrulmuştur. Kötü zan, insanı tecessüs ve tahassüse, yani casusluk ve araştırmaya sevk eder. Halbuki Resul-i Ekrem (s.a.v): “Söz araştırmayın, gözünüzle kusur aramayın, ayrılmayın, birbirinize arka çevirmeyin! Ey Allah’ın kulları, kardeş olun” buyurmuştur. Kusurları örtmek ve onları görmemezlikten gelmek, dindarların şi’arıdır. En üstün rütbenin, kötülükleri gizleyip iyilikleri teşhirde olduğunu Peygamberimiz duasından anlıyoruz. Allahü Teala’yı bu vasıf ile tavsif etmesi, delil olarak yeter. Dua şudur: “Ey iyilikleri açığa çıkarıp çirkin işleri gizleyen Allah’ım”.

Efendimizin Hayatından

Yolun hakkını söyleyen bir Peygamber

Ebu Said el-Hudri (r.a) dan rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

Yol ve caddelerde oturmak ve toplanıp dikilmekten sakının! Ashab-ı Kiram:

-  Buna mecburuz, oralarda bir araya gelip görüşüp konuşuyoruz, işlerimizi görüyoruz. Dediler. Hz. Peygamber:

-  Vazgeçemiyorsanız ve bunu yapmaya mecbursanız, O halde yolun hakkını veriniz. Buyurdular. Ashab-Kiram:

- Yolun hakkı nedir, ya Resûlallah?’ Diye sordular. Peygamberimiz:

“Harama bakmamak, (bakışlarıyla çevreyi rahatsız etmemek.) Gelip geçene eziyet vermemek/incitmemek, Selam almak, Ma’rufu/iyiliği tavsiye/takdir etmek ve 

Münkere/kötülüğe engel olmaktır” buyurdular.

İbret

Zulüm, pek azdan başlar

Adaletiyle ünlü hükümdar Nuşirevan avda idi. Derken av hayvanlarından birini kebap yapmalarını istedi. Fakat yanlarında tuz yoktu. Ve tuz alması için bir köleyi yakın bir yere gönderdiler. Nuşirevan, giden köleye:

“Aldığın tuzu para ile al” dedi. “Sonra, bedava alma âdeti çıkıp köy harap olmasın.”

Yanındakilerden birisi:

“Efendim, bu kadarcık şeyden ne çıkar ki?” diye sorunca, Nuşirevan şunu dedi:

“Dünyada zulüm pek azdan başlar; sonra her gelen onu çoğaltır ve nihayet bugünkü hâle gelir…”
 

Vahyin Dilinden

“Şeytan, sizi fakirlikle korkutur ve size, cimriliği, çirkinliği ve hayâsızlığı emreder. Allah ise size kendi katından mağfiret ve bol nimet va’dediyor. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.”

(2 Bakara 268)


Allah Rasûlü’nden

Rasûlullah (sav) buyurdular:

“Allah, bir kuluna hayır murâd ettiğinde onu insanların ihtiyaçlarını karşılama yolunda istihdâm eder.”

(Buhari)
 

Günün Sözü

“Madem ki yolcuyuz, yaşayışımız da yolcu gibi olmalı.” 

Alaaddin Başar


(Devamı yarın İnşaallah)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yaşar Değirmenci Arşivi