Cemaatin güç olma yolundaki kirli ilişkileri
Cemaat 40 yıldır sesiz kalmış ve hiçbir dönemde hiçbir iktidarın işine burnunu sokamamıştır. Yolsuzluklardan ve siyasi kavgalardan hep uzak durmuştur. Hatta düzenin partileriyle ve vesayetçi güçlerle karşı karşıya gelmemek için kendisini gönüllü işbirlikçi takdim ederek uyum ve teslimiyet yaklaşımları sergilemiş; Bunu inandırmak için diğer cemaat ve tarikatlardan farklı olduğunu ısrarla dile getirmiştir.
28 Şubat darbecilerinin yanaşmalığını yaparcasına dini referanslı Milli Görüş iktidarına düşmanca bir tutum takınmıştır. Kur’an Kursları ve İmam Hatip okulları kapatılıp Müslümanlar acımasızca baskı altına alınırken; onlar bu zulme ve haksızlıklara karşı hep susmuştur.
Başörtüsü zulmü karşısında; 28 Şubatçılara destek olacak şekilde “başınızı açın ve okullara devam edin” fetvası bizzat Fethullah GÜLEN’den gelmişti.
O dönemde;
“Onların haberi olmadan damarlarında dolaşacaksınız, beyinlerine ulaşıp işgal edeceksiniz. Kaymakam iseniz vali, onbaşı iseniz, yüzbaşı, binbaşı ve albay olmak için kendinizi gizleyeceksiniz. Her alanda ilerleyerek zirvelere tırmanacaksınız. Onlarla asla zıtlaşma ve kavgaya girmeyeceksiniz. Bazı haksızlıklara bilerek susacak ve göz yumacaksınız.
Hedef, güç olmaktır… Tam güç olunca işte o zaman başkaldırıp iktidarınızı ilan edeceksiniz… Gücünüz tam olur ise herkes boyun eğer ve de karşı koyma cesareti kendilerinde bulmazlar…” şeklindeki telkin ve uyarılarıyla şakirtler ordusu hem yetiştiriliyor hem de yönlendiriliyordu.
Bugün; bu şakirtler ordusu devlet içinde bir paralel yapı oluşturmayı başardı. Cemaatı istismar eden bu paralel yapının baronları; Amerika ve Yahudi lobilerinden aldığı destekle, boyunduruk altına alamadığı Başbakan Erdoğan’ı tasfiye etmeye kalkışmıştır. Sözüm ona yolsuzluklar ile itibarsızlaştırma ve karalama kampanyaları başlatılmıştır. Cemaatin medya organları üzerinden yapılan iftira, yalan ve hatta hakaretlerle kelimenin tam anlamıyla bir tufan hareketi başlatılmıştır.
Bu haince saldırıların, iftira ve yalanların; insani, vicdani, ahlaki ve de İslami bir izahı yoktur. Hani inanlar kardeşti. Hani Müslümanın yalan konuşması, iftira etmesi haramdı…
BİR MAHKÛMİYET, BİR DE CİNAYET…
Cemaat; yargı ve emniyet üzerindeki gücünü AK Parti iktidarıyla perçinledi. Cemaat hükümetten aldığı destekle, kendisine güç katmak ve nüfuz alanlarını genişlemek amacı ile çok önemli operasyonlar başlattı.
Emniyet Teşkilatının efsanevi ismi, Susurluk sürecinde cesur duruşuyla gerçek bir kanun adamı tavrı gösteren Hanefi Avcı ülkesine karşı vicdani sorumluluğunu yerine getirmek için Haliç’te Yaşayan Simonlar (Dün Devlet Bugün Cemaat) adlı kitabı kaleme almıştı.
Kitabında; Devletin çeşitli kurumlarına nüfuz etmiş cemaat yapısını, polis, ordu, MİT, jandarma, yargı ve diğer devlet kurumları içerisindeki gizli yapılanmaya dikkat çekti ve faaliyetlerini deşifre etti. Cemaat; yargı içindeki gücü devreye soktu ve onu mahkûm ettirdi. Hanefi Avcı o paralel yapının zulmüne uğramış bir mağdur olarak hâlâ cezaevindedir.
Aynı şekilde Necip Hablemitoğlu F. Gülen Cemaati’nin devlet kurumları içindeki gizli örgütlenmesine dikkat çeken kitabı yayınlana hazırlandı.
Parayla bu kitap satın alınıp imha edilmek istendi. Farklı kesimlerden aracılar devreye sokuldu ancak başarılamadı. Ankara’da kendisiyle gerçekleştirdiğim görüşmemde, “Kitapta yer alan cemaatle alakalı bilgilerden emin misiniz” diye sorduğumda bana; “Emin misiniz ne demek? Bu bilgiler devletin elinde. Bunlar doğru olmasaydı bunlar bu kadar telaşlanırlar mıydı? Bu kitabı satın almak istediler. Toplu para ve üç bin dolar maaş teklif ettiler.
MİT, Yargı ve Medya’da kendilerinden olmayan çok sayıda kişiye bana yapılan teklifleri yapmışlar. Kabul edenler maaşlarını alıyor ve aleyhlerinde olmuyorlar.
Maaşlarını alıp sessiz duruyorlar. Veya gizli maaşlarına zam için onlardan olmadıkları halde onları destekliyorlar görüntüsü veriyorlar. Ben kitabımı satmadım satmayacağım” demişti.
Ne hazindir ki; Necip Hablemitoğlu 18 Aralık 2002 tarihinde katledildi ve halen failleri bulunamadı.
DİĞER BİR KONU ERGENEKON’UN TASFİYE EDİLMESİ SÜRECİDİR
O paralel yapının yargı kolu, tüm gücüyle Ergenekon yapılanmasında rol almıştır. Ergenekon devlet kurumlarından tasfiye edilir edilmez; paralel yapı onların tasfiyesi ile oluşan boşluğu doldurmaya başladı. Cemaat kendisine yer açmak için bu tasfiyede önemli rol almıştı.
Ergenekon sonrası cemaat yapılanması daha bir güç kazandı. İsteklerini kabul ettirtemedikleri hükümeti itibarsızlaştırıp Başbakan’ı tasfiye etmeye kalkışmıştır. İşte kıyamet ondan sonra koptu. Hükümet bu oluşuma göz yumarak büyük bir hataya düştüğünü Başbakan yardımcısı Bülent Arınç’ın “Bu kadar alçalabileceklerini gerçekten düşünmemiştik. Saflığımıza verin” sözlerinden anlıyoruz.
Ancak Cemaat; dirayetli ve teşkilatçı bir lider olan Başbakan’ın duvarına çaptı ve büyük yara aldı, hem de büyük bir itibar kaybetti.
Şimdilerde “Cemaat parti kuracak” iddiasına şahsen ben ihtimal vermiyorum.
Çünkü paralel yapının geniş halk kitlelerinde bir karşılığı yok...
Bu gerçeği Cemaatin lider kadrosu da bildiği için; parti kurma yerine yamanacak yeni bir siyasi parti arıyorlar…
Onun için 30 Mart bir dönüm noktası ve bir milat olacağına inanıyorum…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.