Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

Çiğdem çiğdem çiçecik

Çiğdem çiğdem çiçecik

Cemreler bir bir düşüb buz kırılınca; kar eriyib su, kuşlar gibi azad olunca yerin altında uykuya dalmış çiçeklerde bir coşkudur başlar. Toprağa vuran sıcaklığı hissetmeye görsünler. Kışın mağlubiyet, baharın galibiyet vaktidir artık  ve  nevruza sayılı günler vardır.

Bayramı dört gözle bekleyib  yerinde duramayan ve bayramlığını giyerek   erken kutlayan çocuklar vardır ya hani? "Yaşasın bayram geliyor." diye acele ederler biraz. Şöyle ortalığın  şenlenmesini bekleyerek hep beraber kutlamayı düşünemezler. Müjde vermekdir gayeleri. Herkes hazırlansın, bayramın şanına yakışır bir karşılama yapılsın diye. İşte bu çılgın çocuklar gibidir çiğdem. Toprakdan yorganını üstünden atıb  esneye esneye başını dışarı uzatır.  Uykudan erken kalktığını, uykusunu alamadığın anlatmak için bir adı da "mahmur çiçeği"dir.

Bazı yörelerde  kardelenin diğer adı olan "öksüz oğlan", aslında çiğdemin bir diğer  adıdır .  Bundan mıdır bilinmez  baharı müjdelemek için acele eden bu çiçeği, en çok da oğlan çocukları bekler. Çiğdem eğlencesi  ya da çiğdem gezmesi denilen kutlama içindir bekleyiş. Kırlara koşup küsküç ile söktükleri  çiğdemleri sopalarına takar; sonra kapı kapı dolaşır; manilerle yağ ve bulgur isterler.

"Çiğdem çiğdem çiçecik  / Ebem oğlu göçecik  / Çiğdem geldi yapıya / Yağ çıkarın kapıya / Yağ olmazsa bal olsun / Oğlun uşağın olsun / Yağ verenin oğlu olsun  / Bulgur verenin kızı olsun  / Kız çatlasın ölsün / Oğlan yanımıza yoldaş olsun"

Yağ verene bir tutam sarı çiğdem, bulgur verene mor çiğdem uzatılır.Kapı açmayanlara ise şu mani söylenir.

"Dam başında boyunduruk / Bekleye bekleye yorulduk / Bahşiş verirsen giderik / Yoksa akşama dek dururuk"

Sonra toplanan malzeme ve soyulmuş çiğdem soğanları ile" çiğdem pilavı" yapılıp yenir, bahşişler de paylaşılır.

Soğanlı olmasına rağmen, nergis, sünbül, lale ve zanbak gibi itibar görmeyen çiğdem, taşra çiçeği olarak kalmış ve divan şiirine girememişdir. Pek tabi dağların ve yaylaların çiçeği olarak halk şiirinde itibarı yüksektir.

Çiğdem der ki ben alayım/ Yiğit başına belayım / Hepisinden ben alayım / Benden ala çiçek var mı?  (Aşık Veysel)

TASAVVUFDA ÇİĞDEM

Beşir Ayvazoğlu, "Güller" kitabında anlattığına göre, Şemseddin Sivasi'nin Gülşenabad mesnevisinde gülün sohbet meclisine önce çiğdem gelir. Şair, neden yüzünün renginin zaferan (safran, yani sarı) gibi olduğunu, kokusunun gönüllere hasret verdiğini sorar. Çiğdem, bir zamanlar cennette olduğunu; rengini ve kokusunu Tanrı'dan aldığını, yine O'nun emriyle gurbete yani dünyaya geldiğini söyler. Bu yüzden rengi sarı, gözü yaşlı, içi gamlıdır.

Sünnî gelenekde böyle anlatılan çiğdem, Bektaşilerin de makbul çiçeğidir ve Ehl-i Beyt'i temsil eder. Öksüz oğlan olarak bilinen beyaz çiğdemin "aliöksüz"  olarak da söylenmesi bu yüzden olsa gerek. Pir Sultan Abdal, Yunus'un sarı çiçeğe sorduğu soruları çiğdeme sorar ve çağdaşı Şemseddin Sivasi gibi Hakk'a hasret çektiği cevabını alır. Sonunda da çiğdemin derviş olduğuna karar verir.

     Sordum sarı çiğdeme
     Asacığı elinde
     Hak kelamı dilinde
     Çiğdemde dervişlik var  

Ömer Seyfettin’in “Bahar ve kelebekler” hikâyesinde ,  evin güngörmüş ninesi, kitaba gömülmüş torununa, eskiden bahar gelince , bahçelerde, kırlarda nasıl eğlendiklerini anlatır. Bahar günü  eve  kapanarak  kitaplara dalmasına anlam veremez. Genç kız, ninesinin söylediklerinin tesiriyle, camın önüne giderek Türk kızları için kelebek falı tutar. Ancak, karamsarlık ifade eden renklerde kelebek görür ve dönüb kitabına gömülür.

Şehirlerde kitaplara gömülmek yok artık. Onun yerine, bilgisayar ve televizyona gömülüyoruz. Bilginin de  eğlence ve neşenin de doğası unutuldu. Çocuklar ve gençler sanal alemi tercih ediyor. Topladıkları çiğdemlerle kapı kapı gezip baharı müjdeleyen ve hediyelerini alan çocuklar  uzak bir hayal.  Ayrıca, daha bahar gelmeden, “Bahar depresyonuna dikkat!” haberleri ile zihinlerimiz karışıyor.

Bugünlerde, çoluk çocuk, eş dost, kırlara uzanmaya, çiğdem toplamaya  ne dersiniz? Daha doğrusu çocukluğumuza uzanmaya….

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

MEHMET ŞİMŞEK'İN HÜSN-İ TA'LİL TWEETİ

Dizilerindeki sahnelerle  ve hocalarının ifadeleriyle,  İslami açıdan iyice çuvallayan Cemaat, aynı yol ile hükûmete vurmak uğruna bir kere daha çuvalladı.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Şanlıurfa'dan bir doğa fotoğrafı eşliğinde şu tweeti yazdı.

"Şanlıurfa'ya bahar gelmiş. Başbakanımız'ı karşılamak üzere tarih de coğrafya da kıyama kalkıyor."

Cemaat medyası, fesi sahilde bırakarak bu sözün üstüne atladı. Akıl almaz bir tweetmiş. Hatta, "Şirk koşusuna başlamışsınız" diye yorumlayanlar var.

Bre cahiller! Bu memleketin, bu toprakların bin yıllık bir şiir geleneği var ve bu şiirin hüsn-i ta'lil diye bir sanatı var. Maliye Bakanı,

"Müzeyyen oldu reyâhin bezendi bâğ-ı çemen

Meğer ki bâğa haber geldi yârdan bu gece"

demek istemiş.  Hayata at gözlüğü ile bakmasaydınız, sadece cemaatinizin izin verdiği kaynakları okumasaydınız , bundan haberiniz olurdu. Hoş,  hocanız Türkiye'ye gelse  atacağınız tweetleri düşünemiyorum bile.                                        

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Kerime Yıldız Arşivi