Yüreği sevgi dolu İlker Paşa, 28 Şubat’ta neredeydi?
TSK’nın resmi web sitesinde öz geçmişinde İlker Paşa için, “1997 yılında Korgeneralliğe terfi etmiştir. Korgeneral rütbesi ile 2’nci Kolordu Komutanlığı ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreter Başyardımcılığı görevlerinde bulunduktan sonra 2002 yılında Orgeneralliğe terfi etmiştir” diye yazılı.
İlker Paşa’nın 28 Şubat’ın devamında bir süre görev aldığı Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Genel Sekreterliği Başyardımcılığı çok önemli idi. Çünkü MGK’daki görevi sırasında, kurulun en önemli bölümü, Toplumla İlişkiler Daire Başkanlığı, Başbuğ’a bağlıydı. 28 Şubat sürecini başarıya götürecek olan psikolojik harp buradan yürütülüyordu (Bugün, 11 Ağ. 2013).
28 Şubat post modern darbesi ve arkasından ülkede yaşanan zulümler hepimizin malumu.
Bu dönemde yapılanların hesabının sorulması sürecinde işin ucu İlker Paşaya da değdi ve 6 Ocak 2012 tarihinde “silahlı terör örgütü yöneticiliği ve hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlamalarından tutuklandı.
Yasal düzenlemeler sonucu AYM tarafından tahliye yolu açılan eski Genelkurmay Başkanı, cezaevinden çıkışta bir açıklama yaptı. Ancak açıklamasının son cümleleri manidardı.
Sayın Başbuğ açıklamasını, “İnanıyorum ki, nefret ve intikam duyguları duyanlar aslında kendilerini de bir felakete sürüklerler. Nefreti sevgi alt eder. Biz böyle yetiştik. İçimiz sevgi dolu” diyerek tamamladı.
Öncelikle belirtmeliyim ki, eğer bir haksızlık yapıldı ise, adaletin yerini bulması kim olursa olsun beni her daim mutlu eder.
Öte yandan, bu açıklama beni iki cihetten çok etkiledi.
Birincisi “nefret ve intikam duyguları kendilerini bir felakete sürüklerler” diyor, ki çok doğru.
Acaba kendi başına gelenlerde 28 Şubat sürecinde yaşananların bir payı da var mı? Merak ediyorum.
İkincisi daha manidar: “Biz böyle yetiştik. İçimiz sevgi dolu”, diyor.
İşte bu cümle bu daracık hafızama bir türlü sığmadı.
Paşamız, bu sevgiyi 26 ay kaldığı Medreseyi Yusufiye’de kazandığını söylemiş olsa idi, amenna. Bir sözüm olmazdı. Hatta memnun bile olurdum.
Ancak, biz böyle yetiştik deyince, biraz alabora oldum.
Yani 28 Şubat sürecinde Korgeneral rütbesinde olan ve bir sürede Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreter Başyardımcılığı görevinde bulunan bu içi sevgi dolu Paşamıza sormak isterim:
-İçiniz sevgi dolu idiyse, onlarca personeliniz yasal ve vicdani hiçbir gerekçe gösterilmeden, uydurma bir “irtica fenomeni” ile TSK’dan bilatereddüt ihraç edildiğinde, içinizdeki sevgi nerede idi?
-O insanlar aç susuz sokaklarda limon satmak zorunda kalırken, o sevgi hiç mi sizi rahatsız etmedi?
-Bunalıma giren bu suçsuz meslektaşlarınızın yuvaları dağılırken, siz mutlu yuvanızda gününüzü gün ederken, sevginiz size bir “hişt” bile demedi mi?
-Üstelik “hem döver hem de ağlamaya bırakmaz” misali, hayal mahsulü senaryolarla kapının önüne konan, mesleklerine yıllarını vermiş ve bundan başka da bir iş bilmeyen bu mazlumların başka kamu kurumlarına girişleri de yasaklandığında (İBB hariç), içinizde sizinle beraber büyüyen sevginizden neden hiç çıt çıkmadı?
YAŞ’larda, Başbakan Erdoğan ve bazı hükümet üyelerinin şerh düştükleri “personel ihraçlarına”, sevginizin bir tezahürü olarak neden bir kere de siz şerh düşemediniz?
Sadece başörtülü oldukları için, tekme tokat okullarından kovulan öğretmenlerimiz, ağlaya ağlaya evlerinin yolunu tuttuğunda, “yanlış yapılıyor” diye bir kere olsun içinizdeki bu sevginiz kulağınıza niçin fısıldamadı?
Başta YÖK olmak üzere kamu kurumlarına “bu irticacıları temizleyin” yollu naralar savrulurken ve o uşaklar da bunları harfiyen uygulayarak yüzlerce akademisyenin üzerine çullandıklarında, içinizde var olduğunu iddia ettiğiniz sevginizi, bu dram karşısında nasıl bastırdınız?
Bu kapsamda, üniversitelerde eşi başörtülü olan, namaz kılan, içki içmeyen, oruç yemeyen samimi dindar akademisyenlerin kadrosu 28 Şubatçıların isteği doğrultusunda yıllarca YÖK’ten geri döndüğünde, o insanların ve ailelerinin çektiği tarifi imkânsız ızdıraplar arşa ulaşırken, sizin o meşhur sevginiz neden bir defa olsun yerinden kıpırdamadı?
Merhum Başbakan Erbakan nahak yere Başbakanlıktan Bizans oyunlarını aratmaksızın alaşağı edilirken içinizde ki sevginiz bir saniye bile neden cız etmedi?
Eğer içiniz gerçekten nefret değil de sevgi dolu idiyse size göre suçsuz olarak geçirdiğiniz 26 aydan sonra cezaevinden çıkışta bile, 28 Şubat sürecinde milyonlarca masuma yapılan haksızlık ve zorbalıklara, açıklamanızda bir cümle ile de olsa neden değinmediniz?
Yoksa sizin sevginiz sadece sizin camiaya mı ayarlı?
Sizin için, “Ötekileştirdiklerinizin” bu anlamda bir kıymeti harbiyesi yok muydu, Paşam?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.