Osmanlıca karşıtlarına bir müjdem var!
Osmanlıca öğretimi gündemin birinci sırasındaki yerini “çok şükür” aldı.
Milli Eğitim Şûraları da böylece “reklamın kötüsü olmaz” kabilinden zihinlere kazındı.
Bundan böyle ilgili ilgisiz herkes Milli Eğitim Şûrası kararlarını takip edecek.
Gelelim kıyametler koparılan Osmanlıca meselesine.
Osmanlıca’nın günümüz Türkçe’sinden tek farkı yazımında, Latin harflerinin yerine Arap harflerinin kullanılmasıdır.
Dolayısı ile aslında Osmanlıca’ya karşı gösterilen direnç Arapça’dan kaynaklanıyor.
Yani bu Osmanlıca karşıtlarının Latince’ye bağlılıkları ve hoşgörüleri, Arap alfabesine gelince bir anda kindar bir düşmanlığa dönüşüyor.
Bu yobaz kesim Arap harfleri deyince Kur’an-ı Kerim’i anlıyorlar. Kur’an-ı Kerim deyince de İslamiyet hatırlarına geliyor. İslamiyet ise bu ülkede yıllarca “sanal bir irtica” vasıtası olarak kullanıldı.
Bu döngüden yaptıkları yegâne çıkarım ise, “İslamiyet eşittir irtica” sloganından türettikleri “Osmanlıca eşittir irtica” türevi.
İşte bir kaşık suda koparılan kızılca kıyametin nedeni bu. Tamamen bilgisizlik ve cehaletten gelen bu karşı koyma inadı, yıllardır bir türlü kırılamadı.
Oysa dar kalıplar arasına sıkışmış, kafası kumda gezen bu Osmanlıca karşıtları, biraz araştırsalar, Osmanlıca’nın ne kadar derin bir kültür dili olduğunu, hepimizin sevdiği birçok sanatçının zirve eserinin bu dil ile yazıldığını anlayacaklar. Ama bunu bu eblehlerden beklemek nafile.
Avrupalıların Osmanlıca’ya karşı çıkışını anlarım. Çünkü onlarda Osmanlıca konuşanlara (Osmanlılara) karşı geçmişten gelen köklü kuyruk acıları var.
Bu acıyı kıyamete kadar içlerinden atamayacakları da kesin.
Ama bizim çakma Avrupa taklitçilerine ne demeli?
Bu sığ kültürün yüzeysel taklitçileri, Almanca ve Fransızca’yı öptü başlarına koydular.
İngilizce’ye anadillerinden çok daha fazla hayranlık duyarlar.
Latince’ye hiçbir itirazları olmaz..
Lakin Kur’an’a dair bir işaret gördüler mi, nasırına tuz basılmış gibi feveran ederler.
“İnsan bilmediğinin düşmanıdır” derler ya, bunlar bildiklerine de bilmediklerine de düşman. Yeter ki konu hakiki Kur’an ahkâmına dair olsun. Ya da Kur’an’ı uzaktan uzağa da olsa çağrıştırsın.
1928’de çıkarılan 1353 sayılı kanunla Arap harfleri yerine Latin harflerinin kullanımı kabul edildi. Aslında bu değişikliğin temel amacı, Türk Milletinin İslam’la ve Osmanlı kültürü ile bağlarını koparmaktı. Bunu da büyük ölçüde başardılar. Öyle bir dönem oluşturuldu ki, dede torununu hatta baba oğlunu anlayamaz hale geldi. Artık Türk Milletinin 1000 yıllık hafızası tümüyle resetlenmiş veya yok sayılmış, millet geçmişi ile düşman konumuna sokulmuştu.
Yüz yılların birikimi temel eserler bir anda kütüphane raflarında anlamsızlaşmıştı.
İşte bu kopuk dönemde yetişen nesiller –çok az istisna dışında- yabancı ideolojilerin esiri olmuş ve ülkenin 60’lardan sonraki dönemleri bu geçmişine düşman nesillerce karabasana döndürülmüştü.
Neyse ki dönem dönem hakiki vatanseverlerin silkinişleri ile kâbustan kurtulmaya çalışan yüce millete yazdırılan bu acıklı hikâye, inşallah mutlu sonla bitecektir.
Yazıya konu olan müjdeye gelince;
Eğer Osmanlıca’yı bu yıl yüz akı ile öğretmeyi başarabilirsek, gelecek yıldan itibaren zorunlu olarak Kiril (Rus) alfabesi ile Türkçe (Kiriltürkçesi) öğretimine başlanacak(!).
Bu sayede idolünüzün yıllar önce tüydüğü “ideal yurdunuzun ladin kültürünü” özümseye özümseye özümleyebileceksiniz.
Hadi kolay gelsin!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.