Başbakan Çok Rahat
Önceki akşam, Başbakan Erdoğan’ı konuk ettiğimiz İskele Sancak Özel programı’nı izlediyseniz, bugün tartıştığımız pek çok konuya ilişkin Başbakan’ın kafasındaki planın netleştiğini görmüşsünüzdür.. Canlı yayında konuştuğumuz konuların analizi ayrı bir yazı konusu.. Buna geleceğim. Ama biraz kamera arkasından söz etmek istiyorum size.. Belki mesele böyle daha iyi anlaşılır.. Başbakan Erdoğan, en iyimser tahlille 28 Şubat’tan bu yana sistemli ve kesintisiz olarak saldırı altında.. Ancak bu defaki saldırının, bugüne kadarkilerden çok farklı ve ağır olduğunu düşünüyor.. Dolayısıyla bu kadar çok üzülmesinin ya da kırılmasının bir anlamı var.. Bakın hatırlayın. Siyaseten önünün kesilmek istendiği, cezaevine atıldığı, 4 darbe denemesi geçirdiği, onlarca suikast girişiminden kurtulduğu, manşetlerle vuruşa vuruşa yürüdüğü yoldan söz ediyoruz.. Ve Başbakan, bugün daha doğrusu 7 Şubat 2012’den beri yaşadıklarının, yaşamı boyunca karşılaştığı en ağır sistemli saldırı olduğuna inanıyor. Sebebi ise, hiç beklemediği bir yerden, aile içinden gelmiş olması.. Travmatik olan da biraz bu aslında.. Hiç beklemediği bir yerden geldiği için hem hazırlıksız yakalandığını anlıyoruz hem de öfkelenmesinin yanı sıra, insan olarak kırıldığını.. Ancak o günlerin geçtiğini söyleyebilirim. Bunu bir veriye dayanarak söylemiyorum. Yanlış anlaşılmasın.. Ancak en az gerçek veri kadar geçerli bir gözlemim var.. İzmir’de bizzat kamera arkasında da sohbet etme imkânı bulduğum Başbakan Erdoğan’ın ve bir gün evvel Gaziantep’te hâl-hatırını sorduğum Emine Erdoğan Hanımefendi’nin rahatlığından ve moralli duruşundan anlıyorum bunu.. Evvela Başbakan’ı anlatayım.. Her ne aşamaya getirdiyse kendine yönelik saldırı karşısındaki pozisyonunu, tamamen rahatlamış durumda.. Hatta moralini bozacağını zannederek ve bu yüzden biraz da çekinerek “kasetler” meselesi ile ilgili konuyu gündeme getirdim.. Bendeki rahatsızlığın yüzde birinin Başbakan’da olmadığını gördüm.. Abdestinden şüphesi olmayanın namazından da şüphesi olmayacağı düşüncesinde.. Aslolan da bu zaten.. Kendinden emin ve rahat.. Bu rahatlamış tavrı nasıl yorumlarsanız yorumlayın.. Yorum serbest.. Ama haberi söyleyeyim size.. Başbakan rahatlamış durumda..
EMEKLİ BİLE DEĞİL
Ciddi rahatsızlık yaratan bir söz var biliyorsunuz; “Emekli Vaiz”.. Fethullah Gülen için yapılan bu tanımlama, Gülen’i sevenler için rahatsız edici bir tanımlamaydı.. Oysa Başbakan’ın söylediğine göre, Gülen meğer “emekli” de değilmiş.. Zira Başbakan aynen şöyle söyledi; “ilkokul mezunu bir zat. Emekli de olmadı. Bir yeşil pasaport ayarlamışlar bir yerden, Amerika’ya gitmiş”.. Bu bilgiler pek çoğumuz için yeni kuşkusuz.. İlkokul mezunu olduğu ve yeşil pasaportla yurt dışına gittiği bilgisi.. Üstelik de devlet hizmetinden emekli olmadığı halde.. Zira yeşil pasaport, eski milletvekili ve bakanlar ile yüksek dereceli memurlar ya da bu memuriyetten emekli olanlara tanınan bir hak.. Eğer Gülen’in yurt dışına çıkışı ile ilgili bir hata yapıldıysa, bu hatanın altında kimin imzası olduğunu bulmak çok zor olmasa gerek.. 1999’un şartlarını, 28 Şubatçı kadroların Fethullah Gülen’e bakışını vesairesini düşünmek, dönemin Başbakanı Ecevit’i falan hatırlamak gerektiğini düşünüyorum.. Kalın sağlıcakla.