Ahmet Türk

Ahmet Türk

Egemen Bağış Vakası ve İdare-i Maslâhatçılık!

Egemen Bağış Vakası ve İdare-i Maslâhatçılık!

Öngörülen ve beklenen ne varsa teker teker gerçekleşiyor; bir yandan yolsuzluk iddiaları ve algısı ile seçmen tercihi arasına engel koyma amaçlı suni gündemler, infial yaratacak ‘tape’ söylentileri ve siyasilerin ağır üslubuyla artan gerginlikler, onca medya hâkimiyeti ve sınırlandırmalarına rağmen bir türlü kontrol altına alamamanın dışa vurumu olan sosyal paylaşım ağlarına konulan sansür, çözüm süreci zarar görmesin diye ayaklar altına alınan milliyetçiliğin her seçim öncesi olduğu gibi reklam ve propagandalarla ayakaltından alınıp baş tacı edilmesi, onca hamaset ve kırmızı çizgi edebiyatına rağmen Kırım'da uğranılan hezimet, hiçbir kozun tutturulamadığı Suriye'de manidar bir şekilde tekrar alevlenen komik angajman kuralları ve IŞİD'ın Süleymanşah resti, miting meydan savaşları…

Hangi birini yazacağıma şaşırdığım bu yoğun gündem içerisinde, Enam 68, Maide 57 ve Nisa 140 gereği, Egemen Bağış’ın Kuran ile alay ettiği ve ardından malayani bir şekilde savunma mekanizmaları geliştirdiği hadise ve bu rezillik karşısında “ben Müslümanlardanım” demekten çeneleri ve klavyeye basan parmakları yorulanların ‘Aman! Ak Parti zarar görmesin’ diye oynadığı “Kuzuların Sessizliği” oyunu hakkında yazmaya karar verdim!

Yolsuzluk iddiaları ayyuka çıktığında “kim yolsuzluk yapmışsa hesabını Allah’a verir!” diyenler, Egemen Bağış vakası ile alakalı olarak da “Egemen Bağış vahiyle ve kutsalla dalga geçmişse bunun hesabını Allah’a verir!” diyorlar…  Mantığa bakar mısınız? Hadi yolsuzluk iddialarını “günah işleme özgürlüğü kapsamına alınabilecek bir hareket” olarak savundunuz; bu rezilliği de mi bu kapsama sokacaksınız?

Ama ne fayda?

Bir dakikalığına bu rezil içerikli tapenin herhangi bir CHP’liye ait olduğunu; mesela Sarıgül veya Kılıçdaroğlu'na ait olduğunu düşünüyorum da; yemin ediyorum, bırakın gerçek mi montaj mı tartışmalarını, Başbakan ve Ak Parti bağımlıları (bağlıları değil!) o adamların siyasi hayatını bitirirdi; binlerce insan sokağa inerdi!..

Ama şimdi ne oldu? Şark toplumlarının kronik hastalığı haline gelen muhafazakâr idare taktiği devreye girdi: Kol kırıldı yen içinde kaldı!

Önder Sav Vakası ve Fazıl Say Vakası sonrası yaşananları hatırlarsınız. Lakin Egemen Bağış’ın rezilliği sonrası; ne Ak Parti’den, ne partisini dininin muhkemi olarak görenlerden, ne Diyanet’ten, ne de Havuz Medyası’ndan tek bir kelime çıkmadı! Bu rezilliğin gereği maslahat ve konjonktür icabı yapılmadı!

Hadi bırakın falan filan mevzuları; kutsala dair, vahye dair, alay ve hakaretlere niçin bu denli duyarsız kalınıyor? Bu nasıl bir kafayı kiralamaktır bu nasıl görmedim-duymadım-bilmiyorum korkaklığıdır? Böyle bir durumda İdare-i Maslâhat yapılır mı? 

Bugün tüm siyaset bilimciler bilir ki, idare-i maslâhat politikaları aynı zamanda yönetimde acziyet ve tutarsızlıkların alametidir. Bunun ötesinde tarihimiz bize göstermiştir ki, ne zaman ki idare-i maslâhatçılık bürokratik ve partizan kolaylık haline getirilmiştir, akabinde toplumsal dağınıklar başlamıştır.

Hülasa…

Ne acıdır ki, ‘kol kırılır yen içinde kalır’ idare taktiği, muhafazakâr kesimlerin mottosu haline geldi!

Eğer bir ülkede; ivedilikle duruma vaziyet edilmesi gereken arızalar ‘olağanüstü şartlar içindeyiz’ bahanesiyle sürekli geçiştiriliyorsa, itibar ve meşruiyet “sayısal üstünlük” hesaplarıyla elde edilmeye çalışılıyorsa, iyi niyet ilkeleri sadece kendilerinden olanlar için geçerli kılınıyorsa, günü kurtarma adına bir takim pislikler ve gübür halının altına süpürülüyorsa, yakında İsrafil’in borusunun sesini de duyacağız demektir!..

Ucu kendisine dokunan her olumsuz durumda uyguladığı idare-i maslâhatçı politikaları haklı bir ‘kamu yararı’ kisvesiyle vatandaşa yansıtan, ‘adaleti’ dahi “kol kırılır yen içerisinde kalır” şiarına göre dizayn eden iktidar sahipleri unutmasınlar ki, yen içinde saklanan kırık kolun kendi kendine iyileşme ihtimali, kangrene dönüşme ihtimalinden çok daha düşüktür!

Keşke suyun başındakiler “var olan bir problemin yok sayılarak” ortadan kaldırılamayacağını artık anlasaydı! Keşke siyasetimiz ahlak çıtasını biraz yükseltseydi de, politikacısından seçmenine kadar herkes, son zamanlarda yaşanılan eşine az rastlanır pişkinliklere teslim olmasaydı!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
38 Yorum
Ahmet Türk Arşivi