Havanızı aldınız mı?
Seçim şüphesiz bir yarıştır, yarışın kazananı da kaybedeni de erdem sayılır.
Ama bu sefer ki öyle olmadı, erdemsiz bir yarış...
Muhalefet kıyıda köşede ne kadar kirli çamaşır varsa hepsini toplayarak, hatta eski huyu mahzendeki şantaj sandıklarını da devreye sokarak yarışa girişti. İktidara, özellikle Başbakan’a karşı muhterem zevat da dahil beşi bir yerde.
Bu ülke şimdiye kadar bu tip bir muhalefeti, öylesine bir saldırıyı görmedi. Kurallar çiğnendi, köprüler atıldı, yüzlerdeki maskeler düştü… Büyük bir kin ve de tarihi bir intikam.
Pensilvanya cemaati hırsını alamamış olacak ki televizyonları ile gazeteleri hâlâ atakta.
Acaba seçime bir şaibe sokar da ortalığı karıştırabilir miyiz.
“Yok efendim seçim anında elektrikler kesilmiş, mum ışığında oy verilmiş, hile karıştırılmış.”
İnsan biraz utanır ar ve haya eder…
Sen hem hoşgörü pozlarında ta Papa cenahlarına kadar uzanacaksın, hem de kendi insanına karşı takındığın hırçın muhalefete hizmet diyeceksin, üstüne de mağduriyet sergileyeceksin.
Hatta “Allah rızası için AK Parti’ye oy vermeyin” mesajları.
Hizmette hatta Risale-i Nur hareketinde yok öyle bir şey, yok öyle düşmanlıklar.
Hüseyin Gülerce’nin bu konudaki düşüncelerine katılıyorum, hizmet hizmetse karşısına kendi insanını almaz, iktidarla uğraşmaz. Toplumda büyük bir tepkiye neden olmaz…
Tanıdık ve de hizmet ehli bir çok aileler Saman Yolu televizyonunu şifreledi seyretmiyor, Zaman Gazetesi aboneliklerini iptal ettiler, giderek tepki daha da artıyor.
Şimdi de önüne gelene tazminat davası.
Neredeyse bu hizmet işi tazminat sektörüne dönüştürüldü.
Geçmişte Hocaefendi diyerekten Devlet Güvenlik Mahkemelerinde koruduğumuz muhtereme karşı şimdi de fikrini beyan edenleri koruyacağız (davayı gören hakimler hayatta, meraklısı gider sorar). Hadi davaları kazandık diyelim, paralar kimin cebine inecek, hem o davlara sebep olanlar yok mu, kabahat tek taraflı mı? Bu şekilde kazanılan paraya ganimet mi diyeceğiz, ne diyeceğiz?
Bu hizmet gerçekten hizmetse bunun eti de olur kılçığı da olur.
Hani sevene dilsiz, dövene elsizdik?
Benim üzüldüğüm nokta nasıl olur da bu kesim Kılıçdaroğlu gibi birisine oy vermeyi teşvik eder, ev ev dolaşır. Ey gafiller, bu millet CHP zihniyetinden az mı çekti?
Bediüzzaman’ın zindanlarını, sürgünlerini hiç mi duymadınız?
Çokça söyledik, ama onların kafalarına çakılan Erdoğan düşmanlığı.
Bazıları da “Hocaefendi oksijendir elleyeni yakar” şeklinde ortalığa korku yayıyordu.
Sonuçta diri duranlar, dik duranlar kazandı.
Seçim gecesi sıcağı sıcağına Bozkurt Bahçeli’nin buyurduklarını duydunuz. Bahçeli’nin dinmeyen kininde aklı hâlâ yolsuzluklarda, başbakan ile ailesinde.
Dedi ki, halkın iradesiyle temizlenme olmaz, illa ki yargıdan temizlenmek.
İyi de çalındığı iddia edilen paraları yargı geri verdi, tutukluları da saldı, yine de olmadı mı?
Demek ki bu millet palavraları yutmuyor.
Hızlı ulaşım istiyor, yerli uçak sanayi istiyor, otobanlar istiyor, ihracatın artırılmasını, IMF tutsaklığından kurtulmayı istiyor. Aş istiyor, hizmet istiyor, ama kafası boş olanları hiç istemiyor...
Seçimlerin cevap yerine geçen sonuçlarına bakalım.
Pensilvanya’ya Erzurum, Kılıçdaroğlu’na Tunceli, Yavaş’a Beypazarı, Sarıgül’e İstanbul.
Bu horozlar çöplüklerinde bile ötemediler…
Bu seçim olmadı. Önümüzde Cumhurbaşkanlığı seçimleri var, o seçime çomağı nasıl sokacaklarının hesabı peşindeler. Tabi ki Bozkurt, altı ok, hizmet camiası karışımı yine sahnede.
Bu kesimin karşısında Abdullah Gül ile Erdoğan gibi dev iki rakip var…
Dikkat edin, şimdiden ikisi arasına kara kedi sokmaya çalışıyorlar…
Ah bir kapışsalar tadına(!) doyulmaz.
Müslüman bir delikte bir defa sokulur, iki defa sokulmaz…
Cumhurbaşkanlığı seçimini de nasipse göreceğiz.
Allah’ın (c.c.) izni ile o badireyi de sorunsuz atlatırız.
Samimiyet, ihlas olunca ve bir de Muhittin amca gibi yaşlıların duaları ile bu millet bir sefer daha ayağa kalkar... Elini, kolunu, iktidarını çapulculara kaptırmaz.
Tuzak kuranlara Rahman eliyle tuzakları kurulur havalarını alırlar…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.