CHP'ye Oy Vermenin Dayanılmaz Ağırlığı
Seçimden önce sormadım. Duymak istemedim. Ama seçimden sonra, cemaatden bir arkadaşıma telefon ederek "CHP'ye vermedin değil mi?" diye sordum. Cevab çok ilginç. Ben gibi meraklı başka soranlardan da duydum. Emir almış gibi aynı cevabı veriyorlarmış.
"Ak Parti'ye vermedim."
"Tamam da kime verdin?"
"Ak Parti'ye vermedim."
Israr etme hakkım var. Zira, bu kişi benim evimde, "Biz bugüne kadar Başbakan'dan başkasına oy vermedik." diye Ak Parti nutku çekmiş birisi. Hatta bunu dediğinde, vaktiyle kimlere oy verdiklerini hatırlattığımda inkâra kalkışmış birisi. Ola ki 5-10 sene sonra çark ederek aynı naneyi yemesin diye, peşinen delilim olsun diye sordum. Yoksa bana ne!
"Tamam da ben kime vermediğini değil, kime verdiğini soruyorum."
"Ben, kimseye oyumu söylemek zorunda değilim."
Vay be! Bir anda hepsi bireysel takılmaya başlamış. Kim yer? Cemaatçilerin evinde kalmış bir genç, ağabeylerden birinin, bu sıralarda buram buram özgürlük kokan tweetlerini görünce dayanamamış şöyle yazmış.
"Sen de aşırı nurculukdan zeka geriliği meydana gelmiş."
Bayıldım bu cümleye. Doz aşımı bu kadar güzel ifade edilir. Doz aşımı ağırdır. Adamı çarpar. Fıtrat bozulur. Bu genç, kendilerinin saçına, sakalına, kız arkadaşına kadar baskı yapan abilerin demokrasi havarisi olmasına fıttırmış. Bize gençliğimizi niye zehir ettiler diye hayıflanıyor.
Neyse telefon muhabbetine dönelim. Son ısrarımda, gene çakma bir bireysellik havası esiyor. Nihayet "Sen o yazıları yazarken, müminleri hiç düşünmedin mi?" gibi bir şeyler duyuyorum. Anladım, en iyi savunma taarruz. Yok arkadaş, Kılıçdaroğlu'na oy veren birisi, bana, bunu diyemez. Burada, konuşma sona eriyor. Arkadaşlık da….
Bunu beklemiyorlardı. Ak Parti dibe vuracak, bunlar da "Biz olmayınca olmazsınız" diye el çırparak yeni ortak CHP'ye ödetecekleri diyetin hesabına başlayacaklardı. Yok yok, düzelteyim. CHP'den diyet istemezler. Daha evvel de yazdım. Orada efendi-köle ilişkisi var. İttifaklarını kabul buyurduğu için CHP'ye teşekkür bile ederlerdi.
"Dımdızlak ortada kalmak" diye buna denir. Kardeşim bu kadar mı balondunuz? Bu kadar mı hormonluydunuz? Bu kadar mı mübalağa idiniz? Şimdi sizinle kim ittifak eder? Sizi kim ciddiye alır artık?
Neticeyi gördünüz. Voltran'a voltran. Siz bu şer ittifakı kurunca bu taraf da enayi değil ya… Bir önceki yerel seçime göre Ak parti'nin oyları yükseldi. Bu şu demek. Bu oyunu bozmak isteyen başta Saadet olmak üzere, MHP'li, BBP'li, hatta gözü açılan cemaatçi bir sürü insan Ak Parti'ye oy verdi.
Ankara açısından işin bir de nankörlük boyutu var. Cemaate bu kadar iyilik yapmış bir Melik Gökçek var ortada. Şahsen ben, Gökçek'in miyadını doldurduğuna inananlardanım. Zaten sonuçlar da "Yeter artık!" diyor. Bundan sonra ayağını bir hayli denk alması gerekiyor.
Cemaat mensublarının CHP'ye oy vermesinden ziyade, "Verdim." diyememeleri beni daha çok etkiledi. Bunu kendilerine bile açıklayamıyorlar demek ki. Vermedim de diyemiyorlar. Yerin kulağı var. Abiler, ablalar duyar Allah korusun.
İnsanın midesinin almadığı, gönlünün razı olmadığı bir şeyi, sanki hür seçimiymiş gibi zorla yemesi çok ağır bir durum. Kabız eder vesselam.
Hiç kimseye "Niye Ak Parti'ye oy vermedin?" diye, siyasi mobinge giren bir soru sormam. Ama dindar bir insana, daha doğrusu kendisini tebliğ ile, hizmet ile tarif eden bir insana, bu milletin dinine, imanına, ezanına, başörtüsüne dil uzatan, el uzatan bir partiye neden oy verdiğini sorarım. Bu "Tacizcisine aşık aptal kız" psikolojisini sorgularım. Bir Müslüman Türk olarak buna hakkım var.
CHP'ye oy veren cemaatçiler, bu tercihin dayanılmaz ağırlığını bundan sonra daha çok hissedecekler. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
CHP'ye oy vermemenin dayanılmaz hafifliğini hissetmek harika bir duygu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.