Cemal Nar

Cemal Nar

İlim İçin Özgür Ortam Gerekli

İlim İçin Özgür Ortam Gerekli

Bugünden sonra cemaatler, dini gruplar, fikir kulüpleri, düşünce ve ilim dünyası insanları arasında çok yoğun tartışmaların yaşanacağı gerçeği ortadadır. Sanırım fikri bir fırtına, hatta kasırganın içinde kalacak, belki de toz duman olup savrulacağız. Buna hazırlıklı olmalıyız.

Belki bu üst üste gelen seçimler de insanları daha bir keskinleştirecektir. Daha bir alıngan, duygusal ve özelleşeceğiz. Keşke bu gibi hallerde bile temel ilkelerimizi koruyabilsek.

Çeşitli cemaatlerin, dini grupların, fikir kulüplerinin düşünce ve ilim anlayışında otoriteleşmesi, yer yer bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.

“Sen Falan üstaddan, Filan alimden, Feşmekan Şeyhten daha mı iyi bilirsin?” sorusu soruluyorsa, orada tartışma faydasızlaşma ve abesleşmeden öte, ihtimal ki fitnelere sebep olabilmektedir. Bu sağlıklı bir vaziyet midir?

Hadi tarikatları anladık, onlar daha baştan “şeyhin elinde, gassalın elindeki ölü gibi iradesinden vazgeçmiş, iradesini şeyhin iradesine teslim etmiş insan isterler. Bu yüzden açık seçiktirler ve kimseyi aldatmazlar. İsteyen intisap eder, istemeyen etmez. Bu kadar basit. Şeyh gerçek değilse, çeker cezasını. Öyleyse, intisaptan önce iyi araştırsın, herkese de el vermesin. Yanından şeriatı da asla ayırmasın.

Ya başkaları?

Bugün öyle alimler var ki, cemaat liderlerine ters düşmemek için fikirlerini beyanda zorlanıyorlar. Bu bir ayıptır, kusurdur, ama bir sorun olarak ortada duruyor maalesef ülkede. İşte en son örnek Fethullah Gülendir. Hadi onun fikirlerine ters düşen bir şeyi söyle bakalım söyleyebilirsen camia içinde. Latif Erdoğan, Ahmet keleş ve benzeri insanların yaşadıkları ortada maalesef.

Eğer alimler ve mütefekkirler arası fikir çarpışmalarından bir hakikat doğmasını, insanlığa bir hayır, bir fayda gelmesini arzu ediyorsak, bunun iki imkan ve ortamına dikkat etmeliyiz. Birincisi özgür bir ortam, inanç, düşünce ve ifade hürriyetine değer verme ve korumadır. İkincisi ise ilimdir. 

Bu iki noktada İslâm’ın bir yasaklaması yoktur. Aksine o, insanı düşünmeye, tefekküre, tedebbüre çağırır. İctihadı teşvik eder. Bunlara sevaplar, mükafatlar vâdeder. Ama gel de bunu cemaati asabiyete, ırkçılığa dönüştürmüş ham ve kaba kimselere anlat. Adamı aforoz etmeleri an meselesidir neuzü billah.

Bu yüzden, bizim gibi düşünmeyenlere karşı saldırganlığa, onları kafir, zındık, fasık, sapık ilan etmeğe gerek yoktur. Muhatap yanlış düşünebilir, yanlış yapabilir. Bundan korkmamak lazımdır. Çünkü, yanlışlar eninde sonunda anlaşılır ve doğrunun doğruluğunu kanıtlayan bir belgeye dönüşür. Doğrular daha bir takdir edilir, değer kazanır, güçlenir. 

Bir şey daha var; bir düşünceyi  savunan insanlar, kendi düşünceleri kadar, muhataplarının düşüncelerini de bilmeğe, anlamağa çalışmalıdırlar. Eğer böyle olursa, taraflar birbirini anlayacak, tanıyacak, belki yeni terkiplere, sentezlere ulaşarak faydalanacak, en azından hoşgörü ile karşılayacaklardır.  

Bu ise sevginin, saygının, birliğin, dayanışma içinde gelişme ve kalkınmanın dinamiğidir. 

Eğer insanlar gerek kendilerinin, gerekse muhâliflerinin düşüncelerini yeterince bilmeden, tanımadan tartışıyorlarsa, bunun sonucu taassuptur, aşırılıktır, hatta kavgadır, düşmanlıktır. Bu da bir toplum için en büyük felakettir. 

Bütün bunlar okuyan, düşünen, araştıran insanlar nazarında bilinen gerçekler iken, nasıl oluyor da, isimlerinin önünde bilimsel ünvanlar bulunan bir kısım alimler, araştırmacı ve uzmanlar, çocuklar gibi kavga edebiliyorlar?

Not:

Devlet kutsal değildir, dedik. O bir araçtır, dedik.  Bazıları itiraz etti. Sağolsun “Koneviy” rümuzlu kardeşimiz bizi tatmin eden açıklamalar yazdı. Kutsal demek, dinî, ilahî olan demekse, devlet doğrudan kutsal değildir. Ama korunmaya değerdir, gereklidir, kıymetlidir. Ev, araba, tarla, para gibi. Ama bazı şeyler doğrudan değil de, kutsala hizmet ettiği için dolaylı olarak kutsal olabilir. Kağıt bir eşyadır. Ama üstüne Kur’an veya ilim yazılırsa, dolaylı olarak kutsal olabilir. Burdaki kutsallık da “kıymetli ve sevgili olmak” anlamınadır. Sonuçta devlet “doğrudan kutsal” değildir ama kutsala hizmet gibi dolaylı yoldan kutsal” olabilir. Bu mesele bence de tartışmaya değer çok önemli bir mesele değildir.

 Laik devlete gelince, o her kutsala düşmandır. Biz de laikliğe düşmanız hamdolsun.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi