İlk Devlet Başkanımız
Bugünlerin en popüler sorusu “Cumhurbaşkanının kim olacağı” zannediyorsanız söyleyeyim, değil.. Zira Cumhurbaşkanlığı işi önemli ölçüde bitmiş gibi görünüyor.. Bu kadar güçlü bir desteğin ardından Recep Tayyip Erdoğan’ın, Köşk’e çıkmaması, “Yeni Türkiye”nin ilk devlet başkanlığı koltuğuna oturmaması sürpriz olurdu.. Üstelik de bazılarının kocaman kocaman laflarla süslediği gibi bir sistem sorunu yaşamadan.. Ne deniyor? Efendim Cumhurbaşkanı % 50’nin üzerinde bir oy ile göreve gelecek. İcabında % 20 oy alan bir koalisyon ortağı parti, fiilen yürütmenin başı olacak.. Bu ciddi bir karışıklığa yol açacak deniyor. Bu çok yersiz bir kaygı mı?. Eski okumalarımıza bakacak olursanız değil.. Niye?.. Çünkü biz yürütmenin başı olarak “Başbakan”ı biliriz.. Cumhurbaşkanı ise daha bir temsil makamı olarak görünür gözümüze.. Bugün ise halk tarafından % 50’nin üzerinde oyla seçilmiş bir cumhurbaşkanı için, bugünkü sistemin yetersiz olduğunu söylüyorlar. Peki o vakit. Gelin 1982 Anayasası’na bir dalalım..
İŞTE 1982 ANAYASASI’NDA CUMHURBAŞKANI
Mevcut Anayasa’ya göre, zaten “Cumhurbaşkanı Devletin başıdır”.. Görev ve yetkiler kısmı bu ifadeyle başlıyor.. ve şöyle devam ediyor.. “…..Gerekli gördüğü takdirde, yasama yılının ilk günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde açılış konuşmasını yapmak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni gerektiğinde toplantıya çağırmak, yasaları yayımlamak, yasaları yeniden görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne geri göndermek, anayasa değişikliklerine ilişkin yasaları gerekli gördüğü takdirde halkoyuna sunmak..” Bunlar, yasama yetkileri ile ilgili birkaç başlık.. Gelelim Cumhurbaşkanının, mevcut duruma göre, yürütme faaliyetine ilişkin yetkilerine; “… Başbakanı atamak ve istifasını kabul etmek, bakanları atamak ve görevden almak, Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmek, dilediğinde Bakanlar Kurulu’nu toplantıya çağırmak..” Yürütmeye ilişkin görevleri arasında. Dış temsilci göndermek ve uluslararası anlaşmaları onaylamak-yayımlamak gibi alt görevleri de var.. Dahası, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Başkomutanı sıfatıyla; “.. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kullanılmasına karar vermek, Genelkurmay Başkanı’nı atamak, Milli Güvenlik Kurulu’nu toplantıya çağırmak, Milli Güvenlik Kurulu’na Başkanlık etmek, Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu kararıyla sıkıyönetim ya da olağanüstü hal ilan etmek ve kanun hükmünde kararname çıkarmak…” Bu yetkiler, aynen bu ifadelerle, 1982 Anayasası’nda var zaten.. Bildiklerimizin de üzerinden geçelim isterseniz.. Örneğin; “…Yükseköğretim Kurulu üyelerini seçmek, üniversite rektörlerini seçmek, Anayasa Mahkemesi üyelerini, Danıştay üyelerini, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi üyelerini, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerini seçmek…”
TERLEYEN CUMHURBAŞKANI
Başbakan’ın tarifiyle söyleyecek olursak, “terleyen bir cumhurbaşkanı” için, onu terletecek çok yetki ve sorumluluk var Anayasa’da. Tahmin edeceğiniz gibi Tayyip Erdoğan olursa eğer Cumhurbaşkanı, tüm bu yetkileri kullanacaktır da.. Peki ama o vakit, Başbakan ile çelişmeyecek mi?. Ya da Cumhurbaşkanı’nın topladığı bakanlar kurulu toplantısının üstüne bir de Başbakan “ben de toplayacağım kurulu” derse ne olacak?.. Söyleyelim.. Bugüne kadar fiilen yürütmenin başı Başbakan iken ne oluyorsa o olacak.. Yani Başbakan, önce bir müddet böyle aktif bir Cumhurbaşkanı ile çalışıyor olduğunu düşünüp, alan ihlâli yapmamaya gayret gösterecek ve mümkün mertebe Cumhurbaşkanı ile çelişkiye düşmeyecek. Sonrasında ise kısmi Anayasa değişikliği ile teamülen süren uygulamalar yasal zeminine kavuşmuş olacak.. O yüzden yazıya, “sorun Cumhurbaşkanı adaylığında değil” diye başladım.. “Sorun başbakan adaylığında”.. Kalın sağlıcakla.