23 Nisan Deyince Kim Neyi Anlıyor?
Doğrularla yanlışları bir arada barındırmaya çalışan bir dönemin geride bırakmış olduğu acı hatıraları bile ne yazık ki bu ülke senelerdir bayram olarak kutluyor.
27 Mayıs darbesi “Hürriyet ve Anayasa” bayramı değil miydi?
Milli iradeye suikast, cinayet, bayram, üçü bir arada.
Milletin anası ağladı rejim bayram etti.
İtiraz eden oldu mu?..
23 Nisan’a bakıyoruz.
Bu Nisan neyin nisanı?
Öyle ya, en azından sorgulama hakkımız olsun.
Garip bir hikaye. Padişah Vahdettin’in vermiş olduğu yetkiler, bakmışsınız ki kırık bir tekne hikayesine dönüşmüş. Güya İstanbul’dan gece yarılarında Samsun’a doğru kaçış.
Sonra da. Samsun’da noktalanan çileli yolculuk(!) birinci bayram.
Devamında Erzurum Kongresi, meclisin açılışı ile saltanat dedikleri padişahlığın kaldırılması.
Olay bu kadar basit değil tabi.
Yunan Ege’den denize dökülüyor.
Lozan’da Anadolu’nun tapusu alınıyor.
Anadolu’yu işgal eden Fransızlar, İtalyanlar kovuluyor, dövülüyor...
Hadi defolun gidin deniyor, onlar da kuzu kuzu gidiyorlar...
Şayet anlaşma gereği Yunan çekilmeyip de Ege’den denize dökülmüşse.
Bin yıldır Anadolu’ya sahip olan bir millete Lozan’da yeniden tapu verilmişse.
Fransa, İtalya, İngiliz Anadolu’dan kovulmuşsa.
Bu başarı neden bayram olarak kutlanmasın?..
Irak’a bakalım. ABD geldi kırdı döktü, Saddam’ı ipe çekti.
Vahşetini sergiledi, sonra da işi garantiye alarak askerini çekti.
Şu anda Irak’ta ABD askeri yok.
Ama ülkenin yönetimi ile yer altı servetleri rehin...
Korkarım ki bu vahşeti onlar da zafer bayramı olarak kutluyorlar.
Bizimkisi ittihatçılarla İngilizlerin işbirliği.
Benzerlik pek farklı sayılmaz, yedi düvel denilen güç ülkemizi işgal etti, kırdılar, döktüler, sonra da işi sağlam kazığa bağlayarak çekip gittiler.
Biz de “küçük olsun benim olsun” felsefesi çerçevesinde o kara günleri bayram hanesine yazarak kutluyoruz. Geriden gelenlere bakın ne diyoruz, “padişahlar hain, cumhuriyeti kuran ittihatçılar kahraman”. Bu tıraş fazla sökmedi tabi, onlar da dönüp bize soruyorlar.
“Yedi yüz yıllık medeniyetin birleştirici, uzlaştırıcı simgesi sayılan hani yazımız?
Hani bize has olan ve de dünyaya adalet ihraç ettiğimiz kültürümüz, eğitim anlayışımız? Hukukumuz, mehterimiz, şanımız, şöhretimiz?”
Cevapsız soruları çocuklarımıza bayram diyerekten armağan ettik.”
Çocuk nasıl olsa anlamaz, koşar zıplar durur.
Geçmişe nasıl darbe vurduğumuzu, bu milleti bir gecede nasıl cahil bıraktığımızı çocuk ne anlar. Osmanlı’yı yıkıp yerine Fransa’dan ithal ettiğimiz rejimi anlar mı?
İstiklal Mahkemelerini kaç kişi sorguluyor?
O mahkemelerde binlerce insan neden idam edildi?
Olayın püf noktası burada, bayram deyince tıpkı 27 Mayıs gibi kanı olur, kurbanı olur...
Kurbansız, kansız akıp giden zaman ve mekan...
Elbette ki Yaradan’dan başkası baki değildir.
İnsanlar da değişir, rejimler de...
Şartlar gerekir padişah olur, gerekir seçilmiş padişah olur.
Asıl olan bu milletin ismetidir.
Dilini kes, inancını hor gör, tarihi tüm müesseselerini kapat.
Ezanı sustur, Kur’an’ı Türkçeleştirmek gibi asimile etmeye kalkış sonra da dön bu yaptıklarının acı hatırasına bayram de çık işin içinden...
Tuhaf bir hikaye değil mi?
Tıpkı azgın Karadeniz dalgalarına açılan kırık tekne hikayesi gibi.
Hilafet ve saltanatı kaldırmışlar “kanla irfanla” cumhuriyeti kurmuşlar o kadar basit.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.