Yedi Güzel Adam, Bırakın Gönlümüzde Kalsın!
Efsaneyi bilirsiniz. Narsis güzel bir adamdır. Aynanın falan olmadığı çağlar. Bir gün, sudaki aksini görünce kendisine hayran olur. Kendini beğenmişlik, kendine hayranlık buradan geliyor. Günümüzde psikolojik bir bozukluk olarak kabul ediliyor.
Kambur Emine, 7-8 yaşlarında bir kız çocuğu. Besleme olarak verildiği evin havuzunun kenarında otururken sudaki aksini görüyor. Kamburunu fark edince, çığlığı basıyor. O perişan halinde, bir güzel delikanlı yanına gelerek onu teselli ediyor. Hoş geldin Notre Damme’ın Kamburu. Esmeralda Kuazimado’ya su verdi ve tabi Kuazimado suyun hatırına Esmeralda’ya aşık oldu.
Akıl var; mantık var. Bu çocuk hiç mi aynaya bakmamış? Hiç mi su kenarına gitmemiş? O güne kadar, bir Allah’ın kulu ona kambur olduğunu söylememiş mi? Senaryoya bir Yunan miti yerleştirilecek ya böyle saçma sapan bir kurgu yapılacak; seyirci de aval aval seyredecek.
Bitmedi. Bir güzel kadın var dizide. Naciye. Kendisini aynada uzun uzun seyrediyor. Kendine hayran. Bir nevi Narsis yani. Nişanlıdan gelen başörtüyü başına sararak aynaya bakıyor ve beğenmiyor kendisini. Güzelliğini gizleyen bu nesneyi hediye eden nişanlıya yüzüğü geri gönderiyor. Afedersiniz yanlış oldu. Kendi elleriyle iâde ediyor.
Düşünebiliyor musunuz bu iki genç birbirine âşık. Genç adam, genç kız için şiir yazıyor. Amma ne şiir…
Yaslan göğsüme sevdiğim,
Benim gönlüm gök gibidir açık deniz gibidir.
Pas tutmaz benim içim yeryüzü gibidir, toprak gibidir.
Şimdi başörtüsü için böyle büyük bir aşk feda edilir mi? Güzel kadın fedâ ediyor ama ,güzel adam yelkenleri suya indiriyor. “Aramızda böyle bir füruatın lafı olmaz.” der gibi âdeta.
Yedi Güzel Adam’ın ilk iki bölümünden böyle ince mesajlar aldım. Yargılamak için henüz erken ama beğenmedim bu mesajları.
Bir de Kambur Emine’nin parçaladığı şu damat bohçasına takıldım.
Kız tarafından bohça gelecek; birisi içindekileri parça parça edecek ve konakda kimse fark etmeyecek.
Yıkılır o konak, yıkılır. Kız tarafı anlamasın diye aynısı yapılır. Emine, bedelini öder.
Kına ve cam kırıklarına ne diyeceğimi bilmiyorum. O kadar saçma… Kınayı yakan kadının cam kırıklarını fark etmemesi imkansız . Çünkü, kına gelinin avuç içine, elle sürülür. Kaşıkla kına sürmek de neyin nesi? Hele de Anadolu’da.
Hangisi olduğunu bilemedim. Gelenek bilmemek mi yoksa entrika uğruna gelenek uydurmak mı ?
Bence, Yedi Güzel Adam’a dokunmasalar , gönlümüzde kalsalar daha iyiydi.
Çünkü gönüllerimiz gök gibidir; açık deniz gibidir. Pas tutmaz, yeryüzü gibidir ; toprak gibidir.
Oysa, beyaz ekran bir hayli paslı; bir hayli kirli.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.