Dün dündür!
CHP’liler eskiden şunu sorarlardı:
“Düne kadar kuzu sarması olduğunuz Beşar Esad’ı şimdi neden katil ilân ediyorsunuz?”
Şimdi de şunu soruyorlar:
“Düne kadar yücelttiğiniz Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ı şimdi neden yerden yere vuruyorsunuz?”
Aynı mantıkla CHP’lilere şöyle bir soru sorulabilir:
“Düne kadar nefret ettiğiniz Esad’ı şimdi neden seviyorsunuz?”
Ve şöyle bir soru daha:
“Düne kadar yerden yere vurduğunuz Haşim Kılıç’ı şimdi neden yere-göğe sığdıramıyor, öve öve bitiremiyorsunuz?”
Hüküm cümlesi:
Siyasette esas olan gündemi belirlemektir, belirlenmiş gündemin kuyruğuna takılmak değil!
Ve tespit: Gündemi hâlâ ve her zaman Başbakan belirliyor.
Bazen sevgisiyle yapıyor bunu, bazen de eleştirileriyle…
Alman Cumhurbaşkanına…
Geçenlerde ülkemizi ziyaret eden Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck sanırım çok meraklı biri; meraklı olmasaydı, ayağının tozuyla şöyle sorular sorar mıydı?
Türkiye twitter’i neden yasakladı?..
Anayasa Mahkemesi Başkanı neden bu kadar eleştirel konuştu?..
Hükümet neden medyaya karşı güç gösteriyor?
Yerinde ben olsaydım, bu soruları Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’na ve Başbakanına bunları sormadan önce, “bu gibi soruları başka ülkelere sormaya hakkım var mı, yok mu?” diye merak eder, o meraklı ülkemin yakın geçmişine şöyle bir göz atardım…
Arkasından da şu sorulara cevap arardım:
Neden İkinci Dünya Savaşı’nı çıkarıp milyonlarca insanın ölmesine ve sakat kalmasına sebep olduk?..
Neden durup dururken Polonya’ya saldırdık?..
Neden kadın, çocuk, yaşlı, genç ayırımı yapmadan Musevileri kamplara tıktık, birçoğunu fırınlarda yaktık, tam anlamıyla bir soykırım uyguladık?
Neden hâlâ neo-naziler, dazlaklar, ırkçılar ülkelerinde çalışan Türklere saldırıyor, evlerini ateşe verip canlı canlı yakıyorlar?
Biz bizdeki arızaları bir şekilde düzeltiriz Herr Joachim Gauck, ya siz geçmişinizi kirletip geleceğinize uzanan Hitler müsveddelerini nasıl düzeteceksiniz?
1 Mayıs sendromu
DİSK “İlle de Taksim” diye tutturdu…
Hükümet de “Taksim asla!..” dedi…
Uzlaşılmayacak gibi, ama aslında bir uzlaşma noktası var…
Hükümet ya da İstanbul Valiliği, “İlle Taksim” diye tutturanların lider kadrosundan ıslak imzalı (ıslaklık moda biliyorsunuz) bir belge alsa…
“Birinin burnu kanar, tek vitrin kırılır, park herhangi bir zarar görürse, bedelini biz ödeyeceğiz…”
Hatırı sayılır bir de nakit teminat (banka mektubu da olabilir) alsınlar, ondan sonra izin versinler.
Milletin malını kırıp dökmek kolay çünkü!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.