Yakınlarda, basında yer alan iki habere dikkatinizi çekmek istiyorum.

Birincisi beni dehşete düşürdü. Ama nedense sıradan bir habermiş gibi basında yer aldı. Hatta "sürpriz" diye bahsedildi.

Bildiğiniz gibi Russell Crowe,  Çanakkale ile ilgili bir film çekecek. Oskarlı aktör, Çanakkale konulu film çekiyor diye  eteklerimiz zil çalıyor.  Filmde, Cem Yılmaz'ın da bir rolü var.

Bu sene, Çanakkale'deki şafak âyininde, Avustralyalılar arasında, sevgilisiyle birlikde Cem Yılmaz da yer aldı. Sürpriz buydu. 1915'de, binlerce kilometre öteden ülkemizi işgale gelen ve on binlerce askerimizin kaybına sebeb olan Anzaklar için saygı duruşunda bulundu.  

Cem Yılmaz herhangi birisi değil. Bildiğim kadarıyla twitterda en çok takipçisi olan sanatçı. Anzak güzellemesi yapan bir filmde, en çok takipçisi olan sanatçıya  rol ver. Onun da birdenbire Avurtralyalı bir sevgilisi olsun. Onun hatırına şafak ayinine katılsın.

Bütün  bunların tesadüf olduğuna inanmak Polyanna'yı bile güldürür. Takipçilerinin Cem Yılmaz'ı, ayin konusunda da takip edip etmeyeceği seneye belli olur.

18 Mart 1915'de geçilemeyen Çanakkale'nin,  sinemada nasıl geçildiğini konu alan bir yazı üzerinde çalışırken dün yayınlanan ikinci haber ,  beni daha da dehşete düşürdü.

"Çanakkale   savaşlarının 100. yılında Anzaklar tarafından Gelibolu Yarımadası'ndaki Anzak Koyu'na gelmek için rekor seviyede istekde bulunulması üzerine Çanakkale Turistik Otelciler , İşletmeciler ve Yatırımcılar Birliği Derneği (ÇATOD) , 12 ay boyunca 12 şafak ayini yapılmasını teklif etti."

Yuh olsun! Acaba Avustralyalıların Çanakkale'de ÇATOD diye bir derneği mi var?  Derneğin, bu teklifi yapmasının sebebi  çok ilginç. Eğer, kapasite meselesinden dolayı kaos meydana gelirse şehir imaj kaybına uğrayabilirmiş.

Tilkiye, "Seni tavuklara bekçi yapsak ne dersin?" diye sormuşlar; "Güldüğümden cevap veremiyorum." demiş. Bu misal, Avustralyalılar'a "Bu teklife ne dersiniz?" diye sorulsa  güldüklerinden dolayı,  cevabını veremeyeceklerinden eminim.

Bugüne kadar hep dillendirilen bir palavra vardır . İngilizler'in , Çanakkale Harbi'nde Anzaklar'ı kullandığı palavrası… Yani, Çanakkale'ye gelen Anzaklar kandırıldı ; aslında bizi tanısalar severler; savaşmazlardı vs. vs.

Bu sene, Avurtralya Savaş Anıtı Müzesi'nde ortaya çıkan ve 1925'de yapılmış olan heykele bakılırsa Anzaklar, bizim topraklarımıza saldırdıkları için bir hayli pişman(!). Heykelde, bir Anzak askeri Türk bayrağının ve Türk askerine ait bir kafatasının üzerinde oturuyor. Heykelin yapılış tarihi dikkatinizi çekti mi bilmem. Çanakkale 'yi ve şehitlikleri, Montrö'ye kadar  İngilizler'in insafına terkettiğimiz Lozan  Antlaşması sonrası. Anzaklar,Çanakkale'de yenildiklerine göre bu heykel hangi zaferi anlatıyor?

Heykel haberi bizim basında, "Şehitlerimizin kemiklerini sızlatacak heykel " olarak verildi.

Bir düşünün. Bu heykel mi şehitlerimizin kemiklerini sızlatır yoksa Cem Yılmaz'a "Orada ne işin var?" diye sormamamız mı?

Bu heykel mi şehitlerimizin kemiklerini sızlatır yoksa saldırgan dedelerini aklamak için Çanakkale'de film çeken Russel Crowe'a şükran duymamız mı?

Bu heykel mi şehitlerimizin kemiklerini sızlatır yoksa  ÇATOD'un "2015'de, 12 şafak ayini yapılsın." teklifi mi?

Bu heykel mi şehitlerimizin kemiklerini sızlatır yoksa her sene Çanakkale'ye gelerek sabaha kadar içen ve sonra işgalci atalarına âyin yapan Anzak torunlarına sessiz kalmamız mı? O kadar sessiziz ki  1915'deki saldırgan Anzaklar'ın edepsiz torunları, birgün, "Dedelerimizin burada ne işi vardı? " diye soracağına,  " Niye dedelerimizi öldürdünüz?" diye bize hesap sorarsa şaşırmayalım. Ne de olsa dedelerini çiçeklerle değil, silahlarla karşıladı ecdâdımız. Suçumuz büyük yani.

Ben, buradan, ÇATOD'un  teklifini kınıyorum. Siz de kınayın lütfen.

"Gelecek yıl, yüz bin Anzak torunu nereye sığacak?" diye sorarsanız kolayı var. Gelmesinler kardeşim Çanakkale'ye.

Avustralya nere, Çanakkale nere?

Not: Bir sonraki yazımda, Çanakkale'nin sinemada nasıl geçildiğini anlatmak istiyorum. İçeriden Sinan Çetin, dışarıdan Russel Crowe, nasıl bir Çanakkale algısı oluşturuyorlar analiz edelim.