Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Toplumu yeniden inşa etmek…

Toplumu yeniden inşa etmek…

1800’lerde Osmanlı Devleti’ni gezen ve İstanbul’da uzun süre kalan Fransız gezgin Brayer, “İstanbul’da Dokuz Yıl” ismiyle Türkçeye de çevrilen kitabında, şöyle diyor:

“Osmanlılar Peygamber Hazret-i Muhammed’e hayrandır… Hayatlarını ona göre düzenlemeye çalışırlar, sadece onu örnek alır ve sadece onu taklit ederler.”

Galiba işin öznesini göz ardı ettik. “İyi okul, iyi eğitim, iyi hayat, iyi para” hayaliyle çocuklarımızı sınavdan sınava taşırken, “iyi insan” kavramı aklımızdan çıkıverdi…

Varsa-yoksa madde!

“Her şeyi maddiyatta arayanların akılları gözlerindedir” diyor Bediüzzaman, “göz ise maneviyata kördür.”

Kör: Yani çocuklarımızı el yordamıyla yetiştiriyoruz! Ancak el yordamıyla çocuk yetiştirmenin mahzurlarını yaşarken, şikâyete başlıyoruz…

“Devlet sahip çıkmıyor!..”

“Eğitim sistemi bozuk!..”

“Okullar yetersiz!..”

“Öğretmenler ilgisiz!..”

“Zaman kötü!..”

“Sokaklar berbat!..”

“Televizyon yayınları facia!”

Yani bu tablodan herkes sorumlu, sadece anne-babalar sorumsuz!..

Sadece bizim hiçbir suçumuz, günahımız, hatamız, ihmalimiz yok!..

Kastımız yok diyebiliriz, ama ihmalimiz yok diyemeyiz. Açık ki çocuklarımıza “iyi örnek” olamıyoruz. Sadece öğüt vererek terbiye yükümlülüğümüzü yerine getirdiğimizi sanıyoruz.

Hâlbuki insan öğüt dinleme eğiliminde olsaydı, Allah’ın, Peygamberin ve din büyüklerinin öğütleri “kâfi ve vafi” olurdu: Onları dinlemeyen bizi neden dinlesin?

Tek çare, örnek olmak: Bir bakıma çocuk yetiştirme konusunda Osmanlı metodolojisine dönüyoruz…

Anlayacağınız biz sadece imparatorluğumuzu değil, onunla birlikte meziyetlerimizi, faziletlerimizi ve çocuklarımızı kaybettik!

Geçmişimizden günümüze getirip, kendimizi yeniden inşa etmekte kullanabileceğimiz pek çok özellik var. Osmanlı’nın askeri, siyasi ve ekonomik başarılarından gözlerimiz öylesine kamaşmış ki, o başarıların mimarlarını yetiştiren “aile”ye dönüp bakma gereği duymuyoruz.

Tarihi savaşlarla zaferlere, hayatı olaylara boğduk! Ve onlarla birlikte boğulmaya başladık!

Oysa başarının da, başarısızlığın da özünde “insan” unsuru var.

İnancıyla, ahlâkıyla, vicdanıyla, duruşuyla, cesaretiyle, hedefleri ve emelleriyle “eski insan”ı konuşmak lâzım…

Çünkü Osmanlı’nın başarı sırrı, savaşlarda-zaferlerde değil, insanında saklıdır.

Tarihi reddederek (ya da bozarak) geçmişimizi, Batı’daki benzerleri gibi “çekirdek aile”ye dönüşüp çocuklarımızı nine ve dedenin verebileceklerinden mahrum bırakarak geleceğimizi yitirdik. Dolayısıyla günümüz keşmekeşe döndü…

Geçmişin temellerinde aileyi ve çocukları yeniden inşa etmemiz gerekiyor.

Sayın Başbakan’ın “Dindar nesil yetiştirme” vurgusu, içerdiği anlam itibarıyla bir umuttu: Maalesef o da siyasi ve ideolojik kavgalara malzeme yapılıp bir süre sonra da unutuldu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi