Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Feyzioğlu’nun mikrofon şehveti... İnsanların vaktini çalmak da hırsızlık

Feyzioğlu’nun mikrofon şehveti... İnsanların vaktini çalmak da hırsızlık

Danıştay’ın 146. yıldönümü dolayısıyla düzenlenen törende, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof.Dr. Metin Feyzioğlu’nun yol açtığı “gerginlik” herhalde günlerce tartışılacak, olayı; herkes bir tarafından tutacak ve “kendi ideolojisine” göre değerlendirecektir.

Ama önce olayı özetleyelim...
 

Malum; dün Danıştay’ın kuruluşunun 146. yıldönümüydü. Yıldönümü dolayısıyla, Danıştay Salonu’nda bir tören düzenlendi. Törende ilk konuşan Danıştay Başkanı Zerrin Güngör’dü... Onun ardından kürsüye TBB Başkanı Metin Feyzioğlu çıktı... Feyzioğlu, 1 saati aşan konuşmasının sonunda “Bitirdim, bitirdim” diyerek, konuşmasını sürdürdü...

Bu sırada Başbakan Erdoğan’ın, Feyzioğlu’na tepki gösterip, “25 dakika Başkan konuşuyor, 1 saat sen konuşuyorsun” demesi üzerine Feyzioğlu, “Kızmayın Sayın Başbakanım, güzel bir şey söylüyorum Sayın Başbakanım” ifadesini kullandı.

“Edepsizlik yapıyorsun, yeter artık, yanlış konuşuyorsun” diyen Erdoğan’a, Feyzioğlu, “Neyi yanlış söylüyorum Sayın Başbakanım” cevabını verdi.

Bu sırada Başbakan Erdoğan, “Ne konuşuyorsun, Van’da neler yapıldığından haberin var mı” diye sordu.

Feyzioğlu’nun “mikrofon şehveti” son raddesine gelmiş olmalı ki, konuşmaya devam etti...

Başbakan Erdoğan’ın ayağa kalkarak, tepkisini devam ettirmesi üzerine Feyzioğlu, konuşmasının yapıcı olduğunu ve hakaret içermediğini iddia etti...

Başbakan Tayyip Erdoğan, daha fazla tahammül edemedi ve salonu terketti...

Hemen ardından Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı da salonu terk ettiler...

Evet, olan bu...

Olayın “yorum”una geçmeden önce, “durum”u en iyi anlatacak bir “fıkra” anlatmak istiyorum...

BU YOLU HAŞİM KILIÇ AÇTI!

Hayli gür “bıyık”ları olan bir adam, bir gün “bıyıksız” olarak çıkmış arkadaşlarının karşısına... Arkadaşları; “Bıyıklarını niye kestin?” diye sorunca, izah etmiş: “Gece uyurken, bıyıklarımın üzerinden bir fare geçti, onun için kestim.” Arkadaşları demiş ki; “Üzerinden fare geçti diye hiç bıyık kesilir mi?”
Cevap vermiş adam:

“Yol olur, ondan korktum!”

Adam haklı...

Gerçekten de “yol” oluyor!..

Bu yolu açan da, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’tan başkası değildir!.. O da, “Anayasa Mahkemesi Salonu”nu, “miting meydanı”na çevirmiş ve “hukuk”la hiç ilgisi olmayan “siyasi” konuşma yapmıştı!..

Metin Feyzioğlu da, “Haşim Kılıç’ın açtığı yol”dan ilerledi ve o salonu “Hükümet’e muhalefet” amacıyla kullandı!..

Düşünebiliyor musunuz;
 

Danıştay Başkanı Zerrin Güngör sadece 25 dakika konuşurken, Metin Feyzioğlu, önceden hazırladığı “41 sayfalık konuşma”yı, “1 saati aşkın süre”de okudu!.. Oysa, kendisine tanınan süre “sadece 15 dakika”ydı... Ama o, “1 saati aşkın” konuşarak, insanların vaktini çaldı, dolayısıyla “hırsızlık” yaptı!..

Demek ki;

“Mikrofon şehveti” böyle bir şey!

Hem “ayrımcılık” yaptı,

Hem de “siyasi muhalefet!”

Bu yolu Haşim Kılıç açtığına göre, ona söylediğimizi Metin Feyzioğlu’na da söyleyelim:

“Siyaset yapacaksan,

Cüppeni çıkar da gel!”

Çünkü o salonda,

“Hukuk” konuşulur,

“Siyaset” değil!..

Siyaset yapacaksan, çıkarırsın “cüppe”ni, çıkarsın “siyaset meydanı”na!.. Seni dinleyecek adam bulursan da, “1 saat” değil, “10 saat” konuşursun!..

Zira, “cüppeli siyaset” olmaz!..

“Ben yaptım, oldu” dersen de; hiç kimsenin “seni dinlemek gibi bir mecburiyeti” olamaz!..

Herkes haddini bilecek!..

HANGİ BAĞIMSIZ YARGI?

“Cüppeli siyaset” dedim de, aklıma geldi... Atatürk, siyaset yapmayı düşünen “asker”lere demişti ki; “Siyaseti düşünenler, üniformalarını çıkarsınlar!”

Ne var ki;

Biz, nice “asker” gördük, “üniforma”larını çıkarmadan “siyaset mühendisliği” yaptı, “demokrasiye balans ayarı” yapmaya kalktı!.. Türkiye, “üniformalı siyasetçiler”den çok çekti... Ama, en çok da “cüppeli siyasetçiler”den çekti!..

Başbakan Tayyip Erdoğan, dün Afyonkarahisar’daki “istişare toplantıları”nın açılışında yaptığı konuşmada, bunun altını bir defa daha çizdi ve dedi ki;

“Darbeleri sadece askerler yapmaz... İnanın; yaşadığımız her darbe ve darbe girişimlerinde, silahlı güçlerin rolü, asgari düzeyde kalmıştır. Demokrasimize yönelik müdahaleleri, silahlı güçlerden daha ziyade, bazı yargı mensupları yapmışlardır.”

27 Nisan 1960’ta öyle,

12 Eylül 1980’de öyle,

28 Şubat Süreci’nde öyle!..

Hakim ve savcılar, hep “tarafsız ve bağımsız yargı”dan söz ederler ama, 27 Mayıs’ta, merhum Adnan Menderes ve arkadaşlarına; “Sizi buraya tıkan irade böyle istiyor” deyip, “idam” kararı veren “hakim”lerdir!..

12 Eylül Darbesi’nden sonra, “Darbecibaşı Kenan Evren’in ayağı”na gidip; “Emir ve görüşlerinize hazırız” diyerek “postal yalayan” yine yargıçlardır!..

28 Şubat Postmodern Darbe Süreci’nde “otobüs”lere doluşup, “Genelkurmay’ın brifing salonları”na giden ve orada “komutanların brifingleri”ni dinleyip, onların “emir ve talimatlarına göre kararlar veren” yine hakim ve savcılardır!..

Hele söyleyin;

“Hükümete darbe” amaçlı “kirli 17-25 Aralık operasyonları”nda “Pensilvanya’nın iradesi”ne teslim olup, “Başbakan Erdoğan’ın bileklerine kelepçe takma” arzusuyla yanıp tutuşan, yine bu “hakim ve savcılar” değil miydi?..

“Hukuk” ha!.. “Bağımsız ve tarafsız yargı” ha!.. Güldürmeyin insanı!..

Hiç şüpheniz olmasın ki;

Metin Feyzioğlu’nun, dün Danıştay Salonu’nda yaptığı konuşma da; “hukuk sosu”na batırılmış bir “siyasi tiyatro”ydu!..

O salon, “tuzun koktuğu yer”dir, Feyzioğlu’nu alkışlayanların çoğu da; herhalde, Paralel Yapı’nın “tuzluk”ları olmalıdır!..

“EN İYİ GENÇ, ÖLÜ GENÇTİR!”

Metin Feyzioğlu’nun; “Gezi kalkışmasında ölen gençler” ve “Van” konusundaki sözlerine gelecek olursak... Van’la ilgili sözleri “yalanlarla” doludur... Van’da, hele de “1 yıl gibi kısa bir süre”de “18 bini aşkın konut yapan” ve “deprem”den bu yana “Van’a 5 katrilyonluk yatırım” gerçekleştiren bir iktidarı eleştirmek, tek kelimeyle “insafsızlık”tır, “vicdansızlık”tır, “ideolojik körlük”tür!..

“Gezi kalkışması”nda ölen gençlere gelince... Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da, dün ifade ettiği gibi;
 

“Bu ülkede öyle medya kuruluşları var ki, öyle yazarlar var ki, öyle sermaye sahipleri, öyle siyasetçiler var ki; onlar için en iyi genç, ölü gençtir... Onlar gençlerin dirisini değil ölüsünü severler... Çünkü ölüm üzerinden istismar üretmeyi çok iyi bilirler.”

Buna, Metin Feyzioğlu’nu da ilâve etmek gerekir... Çünkü, “ekmek almaya” giderken değil “eylemin göbeğinde” iken vurulan Berkin Elvan’lardan dem vururken, evinin önünde, “Gezici teröristlerin kurşunu ile öldürülen Burakcan Karamanoğlu”ndan hiç söz etmedi!..

Bu mu hukuk,

Bu mu hukuk adamlığı?..

Metin Feyzioğlu’nun yaptığı, resmen ve alenen “bölücülük”tür, “ayrımcılık”tır!..

Danıştay’ın, dün akşam saatlerinde yaptığı “Feyzioğlu’na tepki” açıklaması da; “İdeolojik zihniyetin deşifresi” olmuştur!..

BUNLARA MECBUR MUYUZ?

Son sözüm; bu cenahın “avukat”larına ve “sağlık” mensuplarına... Eğer “sorumluluk bilinci” ile hareket etseler, meselâ, Türkiye Barolar Birliği ve Türk Tabipler Birliği seçimlerine “tam kadro” katılsalar, bu adamlar kesinlikle seçilemezler ve dolayısıyla, bu tür ortamlarda “ideolojik militanlık” yapamazlar!..

“Çoğunluk” bu cenahta ama seçilen hep onlar oluyor!.. Bu cenahın “avukatları” ve “sağlık mensupları”na da, bu “ayıp ve vebal” yeter!..

“Başbakan’ın yalnız bırakılması”nda, acaba onların da rolü yok mu?..

Bir hatırlatayım dedim!..

Ne yani;

Feyzioğlu gibilere, hep “Başbakan” mı “ağzının payını verecek” hep Başbakan mı “tepki” gösterecek?..  Başbakan, “Küstahlara, yalancılara ve edepsizlik yapanlara” tavır koyacak ama “Erdoğan’ın gölgesinde” gölgelenenler “uyumaya” devam edecek öyle mi?..

Nerede bu yoğurdun bolluğu?..

Herkes elini taşın altına koysun!..

“Ucuz kahramanlar”a karnımız tok!..

**********************************************************

Metin Feyzioğlu nereye oynuyor?

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun adının “Cumhurbaşkanlığı Adaylığı” ve hatta “CHP Genel Başkanı Adaylığı” için geçtiğini, cümle alem biliyor... Dolayısıyla dün “Danıştay salonu”nda yaptığı konuşma, “CHP tabanı”na yönelik bir “kelle gösterme”dir, bir “gövde gösterisi”dir!..

Kendisi, her ne kadar “Cumhurbaşkanlığı ile ilgili bir beklentim ve talebim yok” dese de; bunun anlamı, “İstemem, yan cebime koy” demektir!..

Nasıl ki, Haşim Kılıç; “CHP’nin muhtemel adayı” olarak, “Erdoğan’ı hedef alan o konuşmayı” yapmıştır, hiç şüpheniz olmasın ki; Metin Feyzioğlu da; “muhtemel rakibi”nden yani “Haşim Kılıç’tan geri k almamak” için çıkmıştır o kürsüye!..

Ne var ki, Haşim Kılıç karşısında hiç şansı yok!.. Zira, Abdullah Gül’e kadar; “Köşk’te eşi başörtülü bir Cumhurbaşkanı görmek istemiyoruz!..” diyen CHP; bugün “Köşk için, eşi başörtülü bir aday” arayışına girmiştir!.. Bunun için de, Haşim Kılıç, “biçilmiş kaftan”dır!.. Görünen o ki; Haşim Kılıç da, bu işe “teşne”dir!’..

Bu durumda, Metin Feyzioğlu’nun şansının olabileceğini hiç sanmıyorum... Feyzioğlu’ndan; olsa olsa “CHP Genel Başkanı” olur ki, dünkü konuşması, aynı zamanda “Kılıçdaroğlu’na mesaj”dır!.. Ancak, “Yeni CHP” plânları yapan bir partinin bünyesine, “Eski CHP’nin temsilcisi” profili çizen Feyzioğlu ne kadar uyar, onu bilemem... Onu da CHP düşünsün!..


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi