Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Realizm mi, romantizm mi?

Realizm mi, romantizm mi?

Günümüzün “gerçekçi” (ya da bazılarının çok sevdiği dille söylersek: “Realist”) insanı, çocuk yaşlarda yahut fetih sırasında kurduğu hayallere bakıp, Fatih Sultan Mehmed’e rahatlıkla “hayalperest” damgası vurabilir...

Düşünün: Çocukluk defterine, o zamana kadar rastlanmamış büyüklükte dev çadırlar, toplar, kanatlı gemiler çiziyor…

“Bu büyüklükte top yok ki” diyorlar, “olacak” diyor…

“Gemiler uçmaz ki” diyorlar, “uçacak” diye cevap veriyor.

Günü geldiğinde, vaktiyle çocukluk defterine çizdiği koca çadırı alıp Topkapı önüne kuruyor…

Edirne’de döktüğü koca topları getiriyor, Bizans surlarının çevresine diziyor…

Gemileri uçuramıyor, ama karadan yürütüp Haliç’e indiriyor.

Kural şudur: Siz gemileri uçurmayı hayal edersiniz, Allah size karadan yürütmeyi ilham eder…

O zaman nice büyük heyecanlar yaşanır…

Nice olmazlar olur…

Nice Bizanslar düşer!

Hayatı matematiksel yaşamak mümkündür, ama keyifli değildir. Çünkü matematikte duygu yoktur: İki iki daima dört eder.

Hadi söz buraya gelmişken bir hatıramı paylaşayım…

Rahmetli Necip Fazıl, odanın içindeki voltasını birden kesip bana döndü ve şöyle bir soru sordu:

“İki iki daha kaç eder?”

“Dört” dedim hayretle, bunu çocuklar bile bilirdi…

“Peki” diye devam etti, “iki şair iki şair daha kaç eder?”

Yine “dört” dedim hemen…

Eliyle havada bir daire çizerek, “Olmadı genç adam” dedi, “iki şair iki şair daha bir dünya eder!”

Ellerini ceplerine sokarak, sözünü tamamladı:

“Ayrıca her şair farklı bir dünyadır. Çünkü her şair farklı dünyaları hayal eder.”

Neden her daim heyecanlı ve istim üstünde olduğunu, bu kısa konuşmadan sonra daha iyi anladım.

Anladım ki, hayata heyecan katmak lâzım. Ama bu magazin programları izlemekle olmaz, ulaşmak için çaba gösterdiğiniz hayallerle olur.

Binaenaleyh, “realizm”den “romantizm”e geçip, hayal kurmayı yeniden öğrenmemiz lâzım…

Sultan Alpaslan’ın Anadolu fethi gibi büyük bir hayali vardı: Ulaştı…

Osman Gazi’nin aşireti devlet yapmak gibi bir hayali vardı: Yaptı…

Sultan I. Murad, Rumeli fethini hayal ederdi: Gerçekleşti…

Fatih’inhayali Bizans’ı fethetmekti: Etti…

Yavuz Selim, Halife olma hayali kurardı: Oldu…

Kanuni’nin, Belgrad’ı ve Rodos’u alma hayali vardı: Aldı…

Mimar Sinan, Süleymaniye gibi bir mabet inşa etmeyi hayal ederdi: Başardı…

Sultan IV. Murad’ın hayali Bağdat’a girmekti: Girdi…

Edison, ampulün yanmasını hayal ederdi: Yandı…

“Bilim kurgunun babası” olarak tanınan Jules Gabriel Verne, aya çıkmayı hayal edip 1865’te “Aya Seyahat”, 1870’de “Ayın Etrafında” gibi kitaplar yazmasaydı, insanoğlu belki de hâlâ ayı dünyadan seyretmekle yetinecekti.

Fark etmek lâzım ki, dünya hayalperestler sayesinde bugünkü seviyesine geldi…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi