Soma’ya Yardım Borcumuz
Müslümanlar Allah ve Resulünü sevindirmek, din kardeşliği hakkını yerine getirmek ve bu topraklarda dinimizi ve neslimizi dünya durdukça yaşatmak, ahirette rıza-ı ilahinin mükafatını görmek ve daha başka yüzlerce sebepler yüzünden her felakete uğrayan kardeşlerime rahmetle koşmak, yaraları sarmak ve yardım etmek zorundadır.
Müslümanların dışındaki vatandaşlar da gerek vatandaşlık gereği, gerek beraber yaşamanın gerekliliği, gerekse sosyal bir terbiye diyerek yine aynı şeyleri yapmak durumundadırlar.
Keşke bu toplumun asi evlatları, anarşistliği marifet sanan zavallıları, bu acı gümde olsun sokakları ateşe vermeyi, kamu veya milletin mallarına zarar vermeyi terk etseler, bu da o zavallılardan bir yardım olacaktır. Ama nerde, onlar utanmazlığın son haddinde şirretliğe soyunmuşlardır. Allah şerlerinen emin eylesin.
Müslüman toplumlarda muhtaç olanlara yardımı önce devlet yapar. Devlet kendi hazinesinde varsa oradan halleder. Yoksa, halkına müracaat ederek onları aktif yardıma davet eder ve icabet edenlerin yardımını ehline ulaştırma işini de adaletle koordine eder.
Bu açıdan Soma’ya yapılacak yardımların Başbakanlıkça belli bir kuruma verilmesi ve tek elden işlerin yürütülmesi iyi olmuştur. Böylece hem bütün muhtaçlar ve ihtiyaçları tespit edilir, arada unutulanlar kalmaz, hem de denge içinde bir yardım sunulur.
İşte şimdi size böyle bir yardımlaşmanın fiili bir örneğini sunuyorum Asr-ı Saadet’ten: Hz. Cabir (radiyallahu anh) şöyle anlatıyor :
"Bir gün kuşluk vakti biz Resulullah sallallahu aleyhi vesellemin yanında otururken yalınayak, yünden çizgili elbiseleri veya abalı, kılıçları boyunlarına asılmış bir gurup insan geldi. Umumiyetle, belki de hepsi Mudar kabilesindendi. Onların yoksulluk halini görümce Resulullahın yüzü değişti, içeri girdi. Sonra dışarı çıktığı ve Hz. Bilal’a ezan okumasını söyledi. Kalktı ve namaz kıldı. Sonra şu ayetler okudu.
" Ey insanlar! O Rabbinize karşı gelmekten sakının ki, sizi bir tek nefisten yarattı ondan da eşini yarattı. İkisinden de birçok erkekler ve kadınlar üretti. Korunun o Allah'a karşı gelmekten ki, onun adını vererek birbirimize itimat edersiniz. Hısımlık bağlarına da saygı gösterin. Çünkü o bütün hareketlerinize vakıftır."(Nisa 1)
"Ey iman edenler! Allah'a karşı vazifelerinize dikkat edin. Herkes öbür dünya için neler hazırladığını düşünsün. Allah'a karşı vazifelerinize dikkat edin. Çünkü Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır."(Haşr 18)
Sonra sözlerine şöyle devam etti: "Herkes ya Dinar yer dirhem veya elbise veya bir sa buday veyahut bir sa hurma versin. Oda olmazsa birazcık hurma getirsin" dedi.
Ensardan bir adam elinde bir kese ile geldi. Kese öylesine ağırdı ki taşıyamıyordu. Sonra diğer insanlar da birbiri peşine getirmeye başladılar. Öyle ki yiyecek ve giyecekten iki öbek olduğunu gördüm. Resulullah aleyhisselamın yüzü sevinçten parlıyordu. Şöyle buyurdu:
"Kim İslam'da güzel bir çığır açarsa hem kendi yaptığı iyiliğin karşılığını alır hem de kendinden sonra bu iyiliği yapanların sevabını alır, onların ecirlerinden de hiçbir şey eksilmez. Kim de kötü bir çığır açarsa hem kendi yaptığı kötülüğün günahını, hem de bu kötülüğü yapanların günahlarını alır. Onların günahlarından da hiçbir şey eksilmez."(Müslim, Neseî, Bkz. et-Terğib, 1/153)
Madem öyle, gelin bir on lira, yüz liracık ile de olsa, Soma’ya yardım yapalım ki, hem kensi defterimize sevap yazdıralım, hem de Peygamber Efendimizin açtığı yolda yürüdüğümüzü fiilen ispat edelim. Bu halk için söylediğim miktardır ve bu para on milyon ile çarpılırsa az değildir.
Ama asıl sizler, ey o Ensarî gibi, keseleri çok çok dolu olanlar, sahabe gibi sürükleyerek de olsa bir koca kese getirmeniz gerekir. Sizin şanınınza da bu yakışır değil mi?
Hadi böyle yapalım da millet olmanın kıvancını yaşayalım. Lütfen’