Ersoy Dede

Ersoy Dede

Mantık, matematik ve yakın tarih

Mantık, matematik ve yakın tarih

Soma’da yanan canımızın üzerine tuz basıyor birileri. Birileri yine işbaşında ve yetmiyor 301 ölüm. Daha fazlası olsun istiyor. Kaos ortamı olmadan başka türlü kurtulamayacaklar çünkü milli iradenin tokadından. Çok tehlikeli bir algı operasyonu hazırlanıyor bu yüzden yine itinayla. Birileri çıkıp cansız bedenlerine ulaşamadığı yakınlarının derdine düşmüş gibi, bindirilmiş kıtalar halinde tek sesli koro olarak aynı şeyi söylüyor. “Cenazelerimiz içeride”, “Gerçek rakam bizden saklanıyor”,  “içerideki cesetlerin üzerine beton döküp bu işi kapatacaklar”, “içeride en az 150 Suriyeli işçi var”…. Düzeltmeye nereden başlayacağımı bilemediğim bir cendereye sürüklenmek isteniyor Türkiye. Hadi her şeyi bırakalım ve bize matematik anlatsın bütün gerçeği. Daha sonra mantık ve biraz da yakın tarihimizden aldığımız derslerle gerçeği eminim ki göreceğiz.

¥

Diyelim ki 300 kişi içeride. Üzerine beton döküldü.. Her bir kişinin en az üç yakını olmalı.. bu şartlarda 900 kişinin ayaklanması lazım.. Eğer bu iktidar, ayaklanmasınlar diye gece yarısı evlerini basıp, şehit madencilerin eş ve çocuklarını öldürüp, üzerine beton dökmediyse elbette..

¥

Bu işin bir de mantığı var.. Diyorlar ki; “geride kimseleri kalmadığı için isyan edecek bir acılı eş ve çocukları olmadığı için işin aslı ortaya çıkmayacak”.. Neden?.. Çünkü üzerine beton dökülen işçiler Suriyeli.. Yani sadece Türkler (yaralı ya da şehit) madenden çıktı, Suriyeliler çıkamadı.. Yani öyle bir yer vardı ki, sırf Suriyeliler çalışıyordu, orayı kapattık gitti. Keşke liselerden mantık dersleri kaldırılmasaydı.. Ayrıca, Suriyelilerin ölümü sizi bu kadar ilgilendiriyordu madem, iç savaş sırasında yaşanan katliamda da Esed’e karşı fikir beyan ederken görmek isterdik sizi.. Dahası, Suriyelilerin madende çalışmalarına mı karşısınız, ölmesine mi?

¥

Başbakan’ın, özel bir ocakta yaşanan maden kazası nedeniyle kellesini isteyenlere minik bir hatırlatma.. Geçenlerde Ali İhsan Karahasanoğlu, 1992’de yaşanan 263 madencinin şehit olduğu Zonguldak Kozlu’daki Grizu’ya, dönemin iktidarının ne kadar mesafeli durduğunu yazmıştı.. Grizu’yu geçin, size o grizudan tam 9 gün sonra yaşanan Erzincan Depremi’nden söz edeyim bir parça.. Önümde, “13 Mart 1992 Erzincan Depremi’nin öğrettikleri” başlıklı bir rapor duruyor.. İki inşaat mühendisi Nejat Bayülken ve Akif Doğan imzalı.. Şöyle bir bilgi var 122. sayfasında; “… Erzincan’da 2’den çok katlı yapı yapmama kuralı, 1960’lı yıllarda resmî kurumların inşaatları ile delinmiştir.. Bunu ilk olarak delen 1992 Depremi’nde yıkılan SSK Hastanesi olmuştur…” GeziciY kuşağı hatırlamaz.. Arz edeyim.. Evet, o depremde 653 kişi öldü, binlerce bina yerle bir oldu.. Çöken binalardan biri de SSK Hastanesi binasıydı.. Dönemin Başbakanı Demirel, deprem bölgesine gitti.. Deprem sonrası yıkılan o binanın olduğu yere de.. Olan biten hakkında yerel yetkililerden bilgi aldı, acıları paylaştı.. Ancak hastanenin tarihi ile ilgili tek söz söylemedi.. Biz, hastanenin ilk müteahhitinin kim olduğunu, Yıldırım Akbulut’un iddiasıyla öğrendik..

¥

Meğer binanın inşasına bizzat Demirel başlamış daha sonra ise projeyi olduğu gibi devretmiş.. O dönem Demirel’i takip eden gazetecilerin aktardığına göre, söz konusu iddia kendisine sorulduğunda ise; “29 sene ayakta durmuş ya..” demiş.. 1999 Depremi’nde Veli Göçer için ne dendiyse o gün de Demirel için aynı eleştirilerin yapılması gerekirdi.. Ancak olmadı.. Cılız bir iki yazı yazıldı meseleyle ilgili.. Çok sert davalarla püskürtüldü.. Hepsi hayatta… Çıksın o vakit bu işin kamuoyu tarafından bilinmesi için uğraşan gazeteciler açıklasın bu iddiayı gündeme taşıdıklarında nasıl bir baskıyla karşı karşıya kaldıklarını.. Değil Demirel’in kellesini istemek, doğru-dürüst eleştiri bile getiremedi kimse.. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi