Serdar Arseven

Serdar Arseven

Teşekkürler “Sakallı Bakan”

Teşekkürler “Sakallı Bakan”

Bülent Ecevit-Devlet Bahçeli-Mesut Yılmaz can ciğer üçlüsünün suratlarını hatırlayınız.

O hissiz bakışlara eşlik eden  “muştur”lu “miştir”li değerlendirmeleri hatırlayınız.

O günlerde deprem bölgesinde Ankara yoktu.

Hayır yanlış oldu, vardı.

“O Ankara” hiçbir şey yapmadı değil, bir şey yaptı;

Felâketin pençesindeki vatandaşımıza yardım ellerini uzatan sivil toplum örgütlerimizin deprem bölgesindeki faaliyetlerini yasakladı!!!

Evet yasakladı!!!

Vatandaşa “su” bile ulaşmaması için elinden geleni yaptı!..

O sıralarda,  bugün ismi unutulmuş olan ceberut çehreli İçişleri Bakanı’nı aradım;

“Ben o bölgedeki acıyı, sefaleti yaşadım Sayın Bakan. Bu sivil toplum örgütleri olmasaydı vatandaş açlıktan ölmüştü. Böyle bir tasarrufta bulunmanızın sebebi ne?” diye sordum

“Duvar” gibi sesiyle;

“Bak gazeteci!” dedi adam;

“Bunlar yardım diye orada ‘Şeriat’ propagandası yapıyorlarsa devlet buna sessiz kalamaz. Göstere göstere yapılan yardımların amacını biliyoruz, sakallılar makallılar, bunların neyin propogandasını yaptıklarını biliyoruz!..”

O gün epeyce tartıştık Bakan’la.

Ben oldukça öfkeli konuştum, o da öyle cevap verdi.

Yazdım.

Adam çıktı, bir televizyon kanalında ismimi vererek, benim “marjinal örgütlerin” istismarlarına destek vermek için kendisini yıpratmaya çalıştığımı söyledi.

O günlerle vatandaşının yanında olan “Ankara” yoktu, vatandaşına giden yardımın yolunu kesen “Ankara” vardı.

O gün, yardım kuruluşlarını başlarındakinin “sakallı olup olmamasına göre tasnif eden” bir yönetim vardı.

O gün Marmara Depremi’nin enkazı altında kalmış bir Ankara vardı!..

Ve bugün…

Soma’da yandık, Soma’da kavrulduk.

Ciğerimiz yanıyor… Biz yanarken birileri ortalığı yakmak için elinden geleni ardına koymamanın gayreti içinde.

Günlerdir rezil zihniyetlilerin hezeyanlarını izliyoruz.

Biri, hem de bunların “hukukçularından” biri,  Soma faciası meydana gelir gelmez, “Bu seçimde AKP’ye oy verenlerin hepsi evlat acısı görsün!” dedi.

Bir başkası…

Hürriyet yazarı Yılmaz Özdil, ölen madencilerle yakınlarının başlarına gelene “Müstehak” olduğunu höykürdü. Yetmedi… Tepkilere karşılık verirken yedi haltı pervasızca savundu!..

Yazgülü Aldoğan’ları, madencilerimiz için “Ne şehittir ne Gazi… ( … yoluna gitti niyazi!)” demekten çekinmedi.

Bunların periferisindeki örgütler, tuttukları adamlara  “madenci yakını” kılığında provokasyonlar yaptırdı. Tıpkı gezi olaylarında olduğu gibi uluslararası Siyonist medya organlarıyla el ele vererek iftiralar üretti.

Soma faciasının meydana geldiği dakikalarda bir grup “örgüt” mensubu tıpkı Hrant Dink olayında olduğu gibi önceden hazırlandığı belli olan pankartlarla boy gösterdi.

Maden sahibi değil, doğrudan hükümet hedef alındı. Kavgalar çıkartıldı, itişme, kakışma ortamları meydana getirildi ki vatandaşa uzanan devlet eli aksasın!..

Bin türlü rezillik arasında…

Soma faciasının meydana gelmesinin hemen ardından Başbakan Erdoğan ile görüştükten sonra olay mahalline ulaşan ve geceler boyunca uykusuz, perperişan,  her noktayı kontrol ederek vatandaşın imdadına koşan bir Bakan gördük.

Sayın Taner Yıldız, bu büyük milletin gururu oldu. Bir millete “hadîm devlet sıcaklığını” gösterdi. Acılı anne babalara evlat oldu; yetimlere kardeş, ağabey…

O uykusuz, o gergin, o yorgun saatlerde, o kışkırtmanın her türlüsünün sahneye konulduğu saatlerde “milim” hesabıyla açıklamalar yaptı.

Ağzından çıkabilecek bir tek yanlış cümle, vatandaşla devlet arasında kurulan sıcak bağın bir anda kopmasına yol açabilir, bir yanlış ifadesi saldırı halindeki şer odaklarının ellerine malzeme verebilirdi.

Gergin, yorgun acılı günler boyunca, son derece ölçülü ifadelerle, hiç acele etmeksizin, gerekenden bir milim fazla veya eksik söylemeksizin süreci yönetti sayın bakan.

*

Başbakan Erdoğan’ın şahsında Türkiye’yi hedef alan tezgahlara direnişin simgelerinden biri olan Taner Yıldız,  Paralel Yapı’nın “Uzun adamın ölmesini üç yıldır bekliyoruz!” dediğini ifşa etmesinden bu yana hedefte.

Bir yandan şahsına yönelen saldırıların şiddeti artıyor diğer yandan da milletimizin kendisine duyduğu muhabbetin yoğunluğu.

*

Yılmaz Özdil’in “Madenciler müstehaktır” dediği konuşmasında Sayın Taner Yıldız’ı  “Sakallı Bakan!” diyerek hedef alması son derece dikkat çekici.

Bu zihniyetin en fazla nefret ettiği bakanlardan biri olmak Sayın Taner Yıldız için büyük şeref.

*

Teşekkürler “Sakallı Bakan.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi