Gençliğini İyi Geçiren, İhtiyar Derisinden Bellidir
“Yaşlanmanın, yüzümüzden ziyade aklımızda buruşukluklar meydana getireceğinden korkarım. “ demiş bir düşünür.
“ İktidarlar bana vız gelir. Ben gazeteciyim. “ diyen, Cüneyt Arcayürek’in son çıkışını biliyorsunuz.
Tarzı bu. Özal zamanında da elinden geleni ardına koymadı. Sonra da ödül olarak, Demirel’in Köşk’de danışmanı oldu. Anlaşamayınca ayrıldı. Sonra da mesleği gereği(!) sırlarını yazdı.
Hani filmlerde, her naneyi yiyen diplomatlar vardır. Suçüstü olunca da “Diplomatik dokunulmazlık” diye kimlik gösterirler. Bu tür gazeteciler de böyle. Her naneyi ye, sonra “Ben gazeteciyim.” diye kendini savun.
Geçen sene, diktatörü(!) eleştirdi. “Artistlik yapma lan!” diye bitirdi yazısını. Eğer karşısında, sâhiden bir diktatör olsa, artistliği o zaman görürdü.
Cumhurbaşkanı ve Başbakan eşlerinin kıyafetini eleştirdi; at gözlüğü ve kilo imasında bulundu.
Şimdi de başörtülülerin giyimleri hakkında fikrini söyledi.
Aslında, başörtülülerin örtünmeye uygun olmayan giyimlerinden bahsetme hakkı yok . İslam diye, örtü diye bir derdi mi var? Hayır.. O halde ona ne? Din benim, örtü benim.
Hadi yine de dayanamadı kişisel sosyal sorumlu bir gazeteci olarak fikrini söyledi diyelim. İyide o kelimeler ne arkadaş?
Bu adamın yaşı 86. Yaşına göre, “kıç, kıvrak” kelimeleri gerçekten çok sorunlu.
Ben o cümleleri okuyunca aklıma ilk olarak, Züğürt Ağa filminde kulağını kaşıyarak “Karı isterem” diyen dede geldi.
Arcayürek’in, sâdece yüzü değil; aklı da buruşmuş.
……………………………………………………………………
Bim’den Alışveriş Yap; Otobüse Bedava Bin; Saya Söve Seyahat Et.
Otobüs hikâyeleri benim için çok değerli. Akıl buruşması ile ilgili bir otobüs seyahatini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Dün bir özel hastaneye gittim. Doktor da hemşire de şeker gibi. 12 lira farkı ödeyerek adam gibi muamele gördüm. Sağlık işlerinde ne güzel şeyler olduğunu düşünerek durağa vardım. Durağın yanındaki belediyenin meyve suyu satış yerinden, gayet hesaplı fiyata katkısız meyve suyu aldım. Az sonra otobüs geldi; bindim.
İki durak sonra yaşlı bir çift bindi. Ellerinde BİM poşetleri. Yaş itibariyle bedava bindiler. Otobüs Cinnah yokuşunu tırmanırken yaşlı adam hanıma bir eczaneyi göstererek ” Bu daha iyi zamanları. Bilmem …bin eczane kapanmak üzereymiş”. Rakamı tam anlayamadım.
Sonra başladı belediyeye söylenmeye. “Koskoca Çankaya’ya bir otobüs mü olur” diye. Halbuki Çankaya’nın her tarafına sürekli otobüs var. Ama kendi otobüslerini 10-15 dakika beklemeye tahammülleri yok. Arkasından belediyenin mahsus yaptığı iması geldi doğal olarak.
27 Aralık Durağı’nda, “27 Aralık’da önemli ne var ki “ diye sordu. Yanındakinden cevap gelmedi. İşte burada gülmemek için kendimi zor tuttum.
Sonra köşkün yanından geçerken bir şey işaret ederek “Gene bir alavere dalavere çeviriyorlar.” dedi.
Neyse sonunda durağıma gelince indim. ODTÜ’lü bir genç de indi. Tanışıyoruz. Çok kıymetli bir genç. Meğer o da herşeyi duymuş.
“Bunların düzeleceğine inanmıyorum. Bence hastalar. Psikolojileri çok bozuk” dedi.
Allah senden razı olsun çocuk. Aklın hiç buruşmasın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.