İnsaf!
Sayın Erbakan’ın Abdullah Gül tarafından affı, gündemi epeyce meşgul etti. Beş köşe yazısından hemen hemen üçü bu konuyla ilgili idi. Hepsi de Abdullah Gül-Refah,AKP-Erbakan ilişkisi üstüne kurulmuş, sadece anlatımları değişik yazılardı. Onların çoğunu anladım da çizgisi bakımından millî, bu yüzden de dost saydığım bazı yazarların tavrına akıl erdiremedim. Akıl da erdirdim aslında, sadece üzüldüğümü söylemek istiyorum.
Bu “af” konusu çıktığında, daha doğrusu “af” reddedildiğinde “Kim kimi affedecek” başlıklı bir yazı yazmıştım. Bugün de 21 Ağustos İsrafil Kumbasar’ın aynı soruyu başka bağlamda sorduğu güzel bir makalesini okudum. Şimdi bu güzel, güzelliği de “insaf” ölçülerine vurulduğunda doğruluğundan gelen yazıdan alıntı yapacağım:
“Kimse kimseyi kandırmasın... Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a 80 yaşından sonra reva görülen muamele, kesinlikle hak ve hakkaniyete uygun bir ceza değil. “Küresel dönüşüme” ayak uydurmayı reddettiği için 28 Şubat sürecinin kendisine kestiği faturadır.”
“Ama ne yazık ki bu haksız faturayı iptal etmek, aynı dâvâdan sanık olarak yargılanan bir kişiye nasip oldu. Peki Abdullah Gül durup dururken bir anda Erbakan Hoca’nın cezasını neden affetti? Sebep Hoca’ya olan vefa borcu mudur yoksa çekilen vicdan azabı mıdır? Yoksa işin içinde başka bir iş mi var?” (Yeniçağ)
***
Kumbasar’ın yazısına burda ara veriyorum. Alıntıya devam edeceğim. Şunu söylemek istiyorum ki, Erbakan Hoca’nın bu gelişmeleri inceden inceye takip ettiğini zannetmem. Avukatlarının girişimleriyle de büyük bir ihtimalle ve detaylı bir şekilde meşgul olduğunu sanmıyorum. Türkiye’de millî siyaset çizgisini başlatan, Türk siyasetine Sionizm denilen tehlikeyi tanıtan biri, evinin dışına çıkmış çıkmamış, bahçesinde gezmiş gezmemiş, bunları pek önemsememek lazım. Onun, sanırım, en büyük meselesi dünyadaki siyasî gelişmeleri izleyip, bunları Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda yönlendirebilmek adına fikir üretebilmektir. CHP-AKP arasındaki tartışmalara bile bu yüzden “kayıkçı kavgası” der geçer.
***
Şimdi, İsrafil Kumbasar’ın yazısından son bölümü alıntılıyorum:
“Minik kuşun bize ulaştırdığı bilgilere göre Millî Görüş geleneğinin gerçek temsilcisi Saadet Partisi, yerel seçimler öncesinde, seçime katılacak adayları ‘sıkı bir eğitimden’ geçirerek AKP’ye hiç beklemediği bir darbe indirmeye hazırlanıyorlardı.”
A. Gül, Ramazan ayı öncesinde zaten tartışmalı olan bir cezayı affederek hem AKP aleyhinde Saadet Partisitarafından yürütülmesi muhtemel kampanyanın önünü kesti, hem de AKP’den Saadet Partisi’ne kayabilecek oyları frenledi. AKP daha şimdiden Millî Görüş tabanına şu mealde propagandaya başladı bile:
“28 Şubat’ın mahkûm ettiği Erbakan’ı affettik.”
ErbakanHoca’yı neden affettin diye oturup A. Gül’e kızanlar her nedense şu sorunun perde arkasını araştırmayı hiç akıllarına getirmiyorlar:
Erbakan hapisteyken sen neden ordasın?”