Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Müslüman, para ve iktidar

Müslüman, para ve iktidar

Bazı dostlar bana çok kızacak biliyorum, “Sen kendi işine bak” diyecekler yine, ama ben yine de son sözü ön söz olarak söyleyeceğim:

“Biz beş yıldızlı otellerin, beş yıldızlı tatil köylerinin, kısacası beş yıldızlı hayatın tek yıldızlı dindarlarıyız!”

O tek yıldızı da, “Müslümanım elhamdülillah” deyişimizin hatırına veriyorum.

Bu yüzden bana kızabilirsiniz, zira ben de bana kızıyorum! Çünkü zaman zaman kendimi “kapitalist kriterler”e göre yaşarken yakalıyorum.

Marka ve moda elbiseler...

Marka ve moda arabalar...

Saray yavrusu evler...

“Israf etmeyiniz” hükmüne rağmen, saçıp savurmalar...

Makam-mevki ve güç olarak bizden aşağıda bulunanları hor görmeler...

İnsanlara tepeden bakmalar...

“Benim kim olduğumu biliyor musun?” afraları- tafraları...

Polis kontrolünde yere yatırılmış zanlıyı tekmelemeler (makama güven, gerisini merak etme sen)...

Beş yıldızlı tatiller (buna “alternatif tatil” diyorlar, acaba cennetin alternatifi var mı?)...

“İslami moda... İslami tatil... İslami mayo...”

Kuaförler, manikürler, pedikürler, güzellik salonları, detokslar, botokslar...

Kısacası lüks, ihtişam, gösteri, gösteriş adına ne varsa...

Yine de “Müslümanız elhamdülillah!”

Öyleyiz şükür. Ama bizim şu “Müslümanlık” algımızla Alişan Efendimizin “Müslümanlık” algısı aynı mı acaba?

Neden mi sordum? Çünkü şu yaşam tarzımızla kime benzediğimizi artık görmemiz ve bir rota düzeltmesi yapmamız lazım.

Çünkü paraya ve güce kavuştuğumuz günden beri, git gide artan bir şekilde “kapitalist kriterler”e göre yaşıyoruz...

İslami hükümlerin yerini “Dünya standartları” aldı...

Daha açık bir deyişle, dünya ahretimize egemen olmaya başladı...

Bu da bizi “ötekiler”e, yani vaktiyle “ehl-i dünya” diyerek eleştirdiklerimize benzetiyor...

İşte buna “moda” diyorlar.

Modaya uymaya başladığınız anda, sath-ı maile (eğimli yüzey) de giriyorsunuz ve durdurulamaz bir şekilde kaymaya başlıyorsunuz.

Giyim tarzınız, yeriniz, yöreniz, eviniz, tavrınız, duruşunuz, bakışınız hızla değişiyor...

Derken yavaş yavaş sakalınız (kirli sakala dönüşüyor), bıyığınız (şimdi dindar Müslümanlarda da bıyıksızlık modası var), saçınız (çoktan beridir sünnete göre değil, modaya göre kestirilip taranıyor, boyanıyor), kokunuz (alkolsüz kokuların yerini çoktandır parfüm almış bulunuyor) değişiyor...

“Müslümanlık” kokarken, dünya kokmaya başlıyorsunuz.

Eskiden “fani” lezzetlere pek dönüp bakmaz, “ebediyet”e dönük yaşardık...

“Dünya standartları” hayatımızı kontrol etmez, en azından belirleyici olmazdı.

“Moda”ya göre yaşamaya başladığımızdan beri, hızlı değişimler geçiriyoruz. Çünkü “moda”, hızla eskiten ve hızlı eskiyen bir hayat tarzıdır...

Sonsuzluğu talep eden insanın (yani dindar Müslümanın) hızla eskiyen ve değişen kavramlara kendini kaptırması “ebedi yeni”den uzaklaşması anlamına gelir.

“Dindar Müslüman” gösterişli yaşamıyla, marka tutkusuyla (700 bin liralık saat gibi), “öteki”lere benzeme çabasıyla, israf ve gururuyla değil, sade yaşantısı, hayır-hasenat tutkusu, tüm hayatı kuşatan sevgisi, tüm hayatı kucaklayan şefkati, aynı ölçüde hamiyeti, hoşgörüsü, gösteri ve gösterişe kaçmayan yaşam tarzı ile diğerlerinden ayırt edilmelidir.

Ölçümüz “Asr-ı Saâdet”tir...

NOT. “Dindarın para ve iktidarla imtihanı” isimli kitabım Hayat Yayınları’ndan (0212 613 11 00) çıktı. Umarım kendimizi sorgulamaya küçücük bir vesile teşkil eder.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi