AMED’in Anaları Ağlıyor
Hem Kürt köyünde büyüdüğüm için, hem de Güneydoğu’da görev yaptığım için bilirim. Her ana baba çocuğuna düşkün, lakin Kürt aileler daha da düşkün.
Kavgalarını genelde çocukları yüzünden yaparlar...
Dağa kaçırılan binlerce çocuk şu anda örgütün elinde.
Diyarbakır Belediyesi’nin kapılarına serpilmiş, “geri verin çocuklarımızı” diyerekten feryat eden anne ve babalar. Hanım başkan koltuğunda rahat, BDP halkın çığlıklarına sağır.
Ne olacak bu Diyarbakır’ın hali?
Dağa kaçırılan çocukları örgüt ne yapacak? Yoksa diyorum zoraki eğitim mi?
Öyle ya, devlet hem Kürtçe eğitime, hem de dershanelere izin verdiği halde halk tarafından buralara rağbet yok. Eksiklik dağda mı giderilecek?
Veya yargılaması ile asayişi ile Kürt halkını örgüt mü dizayn edecek?
Veya ola ki bir B planı eşliğinde askerin saldırısına karşı çocuklar kalkan mı?
Her yol akla geliyor.
Görülen o dur ki, BDP siyasi sahada bir nevi referandum saydığı bölge seçimine ağırlık verirken, örgüt de aklına estiğinde yollara barikatlar kurarak, şantiye yakarak, işçileri kaçırarak bir yerlere varlığı hakkında sürekli mesajlar vermeyi ihmal etmiyor...
Öcalan ile yapılan anlaşma gereği PKK silahını bırakacak, Kandili külliyen boşaltılacaktı da hani nerede? Boşaltmak şöyle dursun, halktan katılmalarla beraber örgüt daha da güçlendi.
Demiştik, bu örgüt sözünde durmaz.
Daha açıkçası duramaz.
Çünkü onun da bağlı olduğu istasyonun bu ülkede matematiksel kabarık hesapları var.
Neresinden bakarsanız bakın bu hesaplara Öcalan’ın da gücü yetmez...
Zoru ancak yöre halkı çözer de, Diyarbakır halkı şu ana kadar Güneydoğu konusunda bilgilendirilmediği için oldukça kararsız, oldukça ürkek.
Çokları da, belayı savma adına yöreyi terk edip gitmişler.
Gözü yollarda analara sahip çıkamamanın bir nedeni de iş hayatıdır.
Tavrını koyana örgüt hemen tavrını koyuyor.
İhbar edilen anında cezalanır.
Gerek seçimler nedeniyle, gerekse örgütün yörede etkin hali ile bir yere kadar gelindiğini kabul etmek lazım. Benim görüşüm, eski kanlı günler yerine daha yumuşak ve barışçıl tavırlar.
O yüzden örgüt eskiden kaçırdığını hemen infaz ederdi, şimdi ise öyle yapmıyor.
Kaçırıyor, tembihatını yapıyor salıyor...
Bu da bir nevi pasif ama etkin bir propaganda.
Herkesin merak ettiği, çatışmaların yeniden başlayıp başlamayacağıdır.
Siyasi iradenin çatışmadan yana olmaması örgütün de işine geliyor, örgüt çatışma yerine ikna etme, barışçıl mesajlar verme yolunu tercih ediyor...
Bu da örgütün dört kademeli aşamasıdır.
Birinci kademe şiddet ve sindirme.
İkinci aşama siyasallaşma.
Üçüncü aşama halkla bütünleşme.
Çocuk kaçırmalar, yol kesmeler, kimlik kontrolleri, yargılama, imamların tayini gibi çalışmalar bütünleşme aşamasıdır. Bundan sonrasında dördüncü aşamada özerkliğe asılacaklar.
Ağlayan anaların durumuna gelince, burasına da bir mim koymak lazım.
Bu analar bir süre ağlar, sonra bakarlar ki fayda yok,o zaman işin rengi değişir.
Eşyanın tabiatı gereği bir iken yüz olurlar, yüz iken bin olurlar.
Bu da aynı halkın karşı karşıya gelmesi demektir. Hep BDP diyoruz da bölgede etkin olan HÜDA-PAR’ı hesaba hiç katmıyoruz...
Bu partinin kökeni Hizbullah, o da en azından PKK kadar etkin ve de çetin...
HÜDA-PAR yetkilileri halkın karşı karşıya gelmemesi için şimdilik sabrı ve sükûneti tavsiye ediyorlar. Ve lakin yarın ne olacağı hiç belli olmaz.
AMED’in Kürt anaları evlat acısına zor dayanır...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.