İran Cumhurbaşkanı Ruhani, Türkiye’ye gelmeden bir gün önce (9 Haziran) “Çok şükür son aylarda Irak ve Suriye’de olumlu gelişmelere şahit oluyoruz” şeklinde basına beyanat verdi. Bir gün sonra (10 Haziran) Ankara’da Başbakan Erdoğan’la ortak basın toplantısı yaparken Esed’i tebrik ettiğini bile ifade etti. Ziyaretinden bir gün sonra da (11 Haziran) IŞİD’in Musul’u ‘ele geçirdiği’ haberleri geldi. Aynı gün (11 Haziran) Esed rejimi tarafından Suriye’de işkence ve insanlık dışı yöntemlerle öldürülen 11 bin kişiye ait olan ve Anadolu Ajansı tarafından dünyaya duyurulan fotoğraflar ve etkileri Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’ndeki panelde konuşuluyordu. Aslında ne Irak’ta, ne Suriye’de olumlu gelişmeler oluyordu; olan, bölgeyi yüz sene önce dizayn eden küresel aktörlerin, gelişigüzel ördükleri duvarlarını yeniden yapmak için kirli oyunlarını sahnelemelerinden başka bir şey değildi. Bu oyunu bozacak ve Yeni Şark’ın doğuşuna liderlik edebilecek yegâne ülke olan Türkiye ise bu karanlık tertibin tam da merkezinde idi…

IRAK’A IRAK ‘ARA AYDIN’ SAFSATALARI!

Medyanın alesta IŞİD’i beklediğini görmemiz için çok geçmedi; böyle malzemeyi hayatında göremeyecek ‘emanetçi’ medya, her boy, her ölçek ve her formatta servis üstüne servis yaptı IŞİD marifetlerini. Suriye’deki devrim hırsızlığını Irak’ta da tekrarlamak isteyen, hakikatin peşinde olanlarca ne idüğü belirli IŞİD’in Irak’taki katliam fotoğraflarını yayınladığı kadar ne Esed’in, ne Mâliki’nin katliamlarını yayınladı aynı medya! Bir de bu ‘şok edici’ servislere Irak’a ırak, köklerine cahil, medeniyetine ecnebî ara aydın yorumlarını ekleyince, içinde vahşet, cihad, şeriat, infaz gibi kelimelerin özenle geçirildiği haberler boy boy verilmeye başlandı. Medyada profesyonel olan IŞİD de İslamofobi’de uzman olan medya da alan memnun, veren memnun havasında bugünlerde! Gündüz infaz, gece dünya kupası görüntüleri ile uyutulmaya devam ediyoruz anlayacağınız…

Sağduyulu yayın yapmasını beklediğimiz ‘yerli medya’ ise Irak’ı anlamaktan çok IŞİD’i anlamaya kafa yoruyor hâlâ. Irak’ta 2003’ten beri önce açık işgal sonra örtülü işgal ve mezhepçi Maliki rejiminin zulmüne karşı örgütlenip direnen Iraklıları ise dinlemeye hiç niyetlenen yok! Varsa yoksa IŞİD! Bu bir tuzak ve bu tuzağa düşmeye ve ara aydın safsatalarına kanmaya hazır acemi fareler etrafta cirit atıyor!

DESSAS AKIL VE MENHUS RUH SAHNEDE!

Yeni başlayanlar için Irak ve IŞİD dosyaları birbiri ardınca sökün ededursun son günlerde konuyla ilgili sahadan en doğru ve perdesiz bilgileri Irak’ı yıllardır yakından takip eden M.Fatih Öner (@mfatihoner) verdi ve Irak’taki direniş hareketleri, İran jeopolitiği, tutuşturulmak istenen mezhep savaşının failleri gibi konularda çok kapsamlı dosyalar hazırladı. Öner’e göre “IŞİD vb. yapıların güçlenmesinde en önemli faktör hiçbir ahlaki, dini, insani sınır tanımayan Irak ve Suriye’deki rejimlerin işlediği zulümdür.” Şu soruyu sormak cahil cesaretiyle olmaz herhalde: “Irak ordusu Irak ordusu dedikleri şeyi 2003 yılında Amerikan işgalcilerinin kendisini direnişe karşı korumak için kurduklarını unutalım mı?!”

Aslında bunlar çok da meçhul bilgiler değil, sadece bizim ilgi sahamıza giremiyor. Düşünce kuruluşlarımız, üniversiteler, siyasilerimiz derinlikli düşünmeyi ve proje üretmeyi sevmiyorlar. Azıcık CFR, CSIS, RAND raporlarına bakanlar bile bugünkü olan bitene şaşırmaz, hazırlıklı olabilirdi oysa. Birazcık doğru tarihi ‘doğru’ okuyanlar bile Suriye’de ve Irak’ta bir tür kurtuluş savaşı sürdüğünü görebilirdi oysa! Cehaletimizden ve hazırlıksızlığımızdan faydalanarak Türkiye’yi kumpasa alıp bölge halklarının iradelerini ellerine almalarını istemeyen ‘dessas akıl’ ve ‘menhus ruh’ bugün yine sahnede ve büyük oyun kuruyor!

“USTA CUMHURBAŞKANI”

Bu oyunları bozmanın tek yolu ise kendi kurallarımızı belirleyip kendi oyunumuzu kurmaktan geçiyor. Onun için 10 Ağustos’taki seçim çok önemli. Sadece bizim için değil, tüm İslam Dünyası için dönüm noktası bu seçim. Ustaca, Usta bir Cumhurbaşkanını seçme vakti çoktan geldi…