Ekmeleddin İhsanoğlu
16 Haziran öğle vakitlerine kadar Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adını bilenlerin sayısı az idi; şimdi bütün Türkiye biliyor. Şahsen ben, Ekmeleddin beyin adını 1975 yılında duymuştum; daha doğrusu okumuştum.
İslam Enstitüsü hocalarından merhum Mahir İz, “Yılların İzi” adlı kitabının 145. sayfasında, merhum Mehmet Akif’in Kur’an me’âlinin yakılmasından söz ettiği yerde, Ekmeleddin beyi “Kimyager Ekmel bey” olarak zikreder. 1976 yılında üniversite tahsili için Ankara’ya gittim ve aynı yıl Yükseköğretmenli oldum. Ankara Yükseköğretmen ile Ankara Fen Fakültesi aynı kampüste gibidir. Ankara Fen’de okuyan kimyacı arkadaşlar, hocalarından birinin Ekmeleddin İhsanoğlu olduğunu söylediler. Bir grup arkadaşla beraber benim de dikkatimizi çekti hocanın orada olması. Bir kaç defa Fen Fakültesi bahçesinde karşılaştık; ayak üstü konuştuk ama derinlemesine muhabbetimiz olmadı.
Ekmeleddin beyin adını 1980’de IRCICA (İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi) ile duyduk. Yıldız sarayında oluşturduğu o büyük birikimi kimse inkâr edemez. Yıllarca IRCICA’yı en büyük bilimsel kaynak merkezlerinden biri olarak kullandık; çünkü İslam dünyasının bütün yayınlarını orada bulabiliyorduk. Kaderine terk edilmiş Yıldız Sarayı, Ekmel bey ve IRCICA sayesinde yeniden hayat buldu. Diyanet İşleri Başkanlığının İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) tesis edilmeden önce en büyük İslam araştırmaları merkezi IRCICA idi ve IRCICA hâlâ çok önemli bir merkez olarak faaliyet gösteriyor.
Ekmeleddin Bey, 2004-31 Ocak 2014 arasında, 10 yıl İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri olarak görev yaptı.
Uzun lafın kısası, ben Ekmeleddin Bey’i önce Akif’in meâli ile; yani “İslam” kavramı ile beraber tanıdım ve ondan sonra Ekmeleddin bey, bütün kamuoyunda “İslam” kelimesi ile beraber anılır oldu. Türkiye ve dünyada üstlendiği görevler ve yaptığı işlerin merkezinde hep “İslam” kelimesi oldu. Bizim alanımızda da IRCICA gibi bir merkezle iz bıraktı.
İşte bütün hayatı neredeyse “İslam” kelimesi ile beraber anılan, Kahire’de doğan Yozgatlı Ekmeleddin bey şimdi cumhurbaşkanı adayı. Hem de CHP’nin gösterdiği, MHP’nin de desteklediği “çatı” adayı.
Yukarda çizilen portresiyle Ekmeleddin Bey, sanki AK Parti’ye yakışır gibi duruyor ama onu aday gösteren parti, “İslam” kelimesine düşman olmasa bile hep uzak durmuş olan CHP. CHP’yi destekleyen de neredeyse kuruluş felsefesini CHP ile mücadele etme oluşturan MHP.
MHP’liler Ekmeleddin beyi pek tanımaz ama bu isim MHP için yadırgatıcı bir isim değildir. Nitekim ben de Ekmeleddin beyin adını duyduğumda ve daha sonraki yıllarda, MHP siyasetini savunmuş biriyim. MHP içinde okuyup yazması olanların bir kısmı Ekmeleddin beyi tanır ve sever ama parti tabanı hiç tanımaz. Fakat MHP’de tanımak hiç önemli değildir; Ankara “Desteklenecek!...” deyince desteklenir.
MHP’yi anlarım da cumhurbaşkanı adayı olarak Kılıçdaroğlu’nun Ekmeleddin beyi teklif etmesini bir türlü anlayamadım. CHP tarihi, Ekmeleddin beyin yapıp ettikleriyle mücadele tarihidir. Daha doğrusu, Ekmeleddin beyin hayatının anlamı, CHP ile mücadele tarihinde değer kazanır. Kahire’de doğmuş olmasının sebebi bile CHP’dir.
Sevdiğimiz, saydığımız, Sisi meselesinde eleştirdiğimiz işte bu Ekmeleddin bey, şimdi CHP’nin çatı adayı.
“Nasıl oldu?” demeyin... Bana bu işte Demirel’in parmağı var gibi geliyor.
Bu durumda Ekmeleddin bey için söylenecek en net cümle şu: Wrong time, wrong place!... (Yanlış zaman, yanlış yer!...)
Ekmeleddin beyin aday gösterilmesine, Türkiye adına sevindim ama onun adına üzüldüm.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.