Daha Kötüsü
Bazen bir sayfa yazı yazarız, sonra onu kaybederiz. Ya kaydetmemişiz, ya farkında olmadan silmişizdir. “Kaçan balık büyük olurmuş” ya, ille de o yazıya yanarız.
Buradan hareketle bazen aklımıza gelir: “Keşke Tevrat, İncil ve Zebur da kaybolmasaydı da onları da okusaydık?”
Ne kadar ciddi olduğumuzu, Kur’an-ı Kerîm’i ne kadar okuduğumuzla test edebiliriz. Sanırım iyi bir ölçüdür bu test ciddiyetimiz hususunda…
Ama üzülmeye gerek yok. Kur’an bütün kitapları içermektedir, maksat istifade etmek ise. Nitekim öyle ayet-i kerimeler vardır ki, Kur'an-ı Kerim'in de, bugün kaybolmuş ve yitirilmiş bulunan Tevrat ve İncil’in ilk doğru şekliyle ihtiva ettiği esasları ihtiva etmesi bakımından aynen onlar gibi olduğunu göstermektedir.
Yani çok sonraları bu kitapların aslı kaybolmuş, onun yerine tahrif edilmiş, tanınmaz hale getirilmiş başka bir kitap halinde ortaya çıkmışlardır. Tarihi şartlar göz önüne alındığında bu durumun normal karşılanması gerekir. Demek murad-ı ilahî de böyledir.
Neden mi?
Bu durum Kur'an-ı Kerim'in dışında insanlık için doğru bir yol ve doğru bir kitap kalmadığını göstermek içindir. Bu kadar kitap yerine, derli toplu tam bir kitap. İnsanı daha mutmain, daha huzurlu, daha rahat ve anlamayı daha kolay kılmak için.
Artık tam hidayet, Kur’an-ı Kerim'dedir. Aklî ve naklî delillerle, belgelerle desteklenen apaçık ilâhî beyan ondadır. Artık Hz. Muhammed (s.a.)'in, gelişinden bu yana değiştirilmeksizin, tahrife uğratılmaksızın kalıcı ve ebedî mucize olan Kur'an-ı Kerim ile desteklenmesinden sonra kimsenin ileri sürebileceği bir mazeret kalmamıştır.
Herhangi bir kimse onu yalanlayacak olursa, ondan daha zalim kimse olamaz. Böyle bir kişi yüz çevirmesinin, yalanlamasının cezasını hem dünyada, hem de ahirette görecektir. Yüce Allah'ın, "Artık Allah'ın ayetlerini yalanlayan ve onlardan yüz çevirenlerden daha zalim kimdir?" buyruğu, Allah'ın ayetlerini inkâr edip hem kendisini hem de başkasını imandan alıkoyanların küfrünün çok büyük ve ileri derecede olduğunu göstermektedir.
Kur’an’a inanmamak kafirlik ve sapıklıktır, onu engellemeye kalkışmak ise hakka gidenleri engellemek olacağından sapmaktan sonra saptırmaktır. Daha kötü, daha zalim, yok edilmeyi daha çok hak edendir yani.
Şimdi geçelim o kafirleri, sapıkları ve saptırıcıları. Kendilerine düşeni yapsınlar, layık oldukları cehenneme odun toplasınlar. Burada çok daha önemli bir durum var. Çok daha ürpertici, çok daha korkunç, çok daha utandırıcı bir vaziyet var burada acil tedbir ve telafi gerektiren.
Nedir mi?
Hemen söyleyeyim: Bence en kötüsü, Kur’an ile arasında hiçbir engel olmadığı halde bir mü’minin onu okuyup incelememesi, anlamaya ve kavramaya çalışmaması ve nihayet imanını, ilkesini, ideolojisini, düşüncesini, sistemini, yasalarını, ahlakını, davranış biçimlerini, hayat tarzını, yaşama biçimini, yani top yekûn hayatını ona göre düzenleme, ayarlama ve uyarlama çabasına girişmemesidir.
Bir Müslüman için bundan daha acı verici bir felaket ve musibet olabilir mi?