Vakıf ruhunu yeniden ihya faaliyetleri
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi (FSMÜ), Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Malezya Uluslararası İslâm Üniversitesi geçtiğimiz 18-19 Haziran tarihlerinde FSMÜ’nin Topkapı yerleşkesinde ortaklaşa önemli bir konferans tertiplediler.
Uluslararası mukayeseli vakıf çalışmaları temalı konferansın ana başlığı; “Vakıf Yönetimi ve Gelişimi: Osmanlı ve Modern Türkiye Tecrübesi”ydi.
Hem akademik dünyadan, hem de sahada vakıf çalışmaları yürüten önemli isimler biraraya gelerek meselenin teorik ve pratik boyutlarını ele alıp birbirlerini dinleme fırsatı buldular.
Malezya’da farklı eyaletlerde vakıf çalışmaları yürüten 40 vakıf yöneticisi ve yine orada konu üzerinde çalışan birçok üniversiteden akademisyen, bu programa, Malezya sultanının davetiyle katıldılar.
Malezya, Osmanlı vakıf tecrübesinin derinliğinin farkında. Bu derinliğin son yıllarda Türkiye’de yeniden ihya edilmeye çalışıldığını da biliyor. Malezya ise, vakıf çalışmalarında Türkiye kadar tecrübeli değil. Edinilmiş bir tecrübeden istifade etmek o tecrübeyi uzun yıllar deneme ve yanılma yöntemiyle yeniden öğrenmekten daha sağlıklı ve daha az masraflıdır.
Evvelemirde Malezya ile Malayları ayırmak gerekiyor. Malezya yüzde 60’ını Müslüman Malayların oluşturduğu 28 milyon nüfusa sahip bir ülke. Malay dünyası ise, Uzak Asya’da Malay takımadaları diye bilinen geniş coğrafyada yaşayan 200 milyon civarında bir halkın adı. Endonezya, Filipinler, Brunei ve Tayland’ta yaşayan Malayca konuşan ve Müslüman olan geniş bir aileden bahsediyoruz.
Malezya’dan gelen katılımcılar bizim vakıf tecrübemizi bu sahada uzman katılımcılardan teorik ve pratik yönleriyle öğrenip, öncelikle kendi sonra da Malay dünyasındaki vakıf sistemine enjekte etmeyi hedeflemişlerdi.
Bu programı duyan Suudi Arabistan Vakıflar Bakanlığı da üst düzey bir ekip göndererek programın içeriğinden haberdar olmak istemiş.
Müslüman toplumlarda sivil alanı ülkenin maddi ve manevi kalkınmasında aktif kılmak, yaşanan hayatta, insan davranışlarında, verilen eserlerde ahlâk ve estetiği buluşturmak tarihte olduğu gibi bugün de vakıflar üzerinden sağlanabilir.
Ben şunu görüyorum; İslâm dünyasında vakıfların önemi her geçen gün daha iyi anlaşılmaktadır. Çünkü Osmanlı sonrası vakıfların bıraktığı boşluğu modern kurumlar hakkıyla dolduramadı. Zira modern kurumlar daha çok devletin iktidar gücüyle faaliyetlerini yürüttüğünden toplumun gönüllü katılımından mahrum kaldılar. Fert ve toplumu gönüllülük esasında biraraya getirmek ve uzun ömürlü hizmet üretmek ancak değerlerin ürettiği sinerjiyle mümkündür.
Modern olan, doğası gereği zamana dayanıklı değildir. Çünkü modern kurgusu gereği yeni olmak ve sürekli yeniliği esas almak zorundadır. Sürekli değişim peşinde koştuğundan kalıcı değerlerle kalıcı hizmet üretmek paradigmasıyla uyuşmamaktadır.
Oysa vakıfları vareden ruh, sabit değerlerdir. Yenilikleri de sabit kök değerler perspektifinden yönetmeyi hedefler. Bu nedenle vakıf için yapılan; “Ölenlerin kurduğu ve ölenlerle ölmeyen sürekli hizmet üreten kurum” tanımı, bence enfes bir tanımdır.
Farklı coğrafyalardaki Müslümanların birbirlerinin tecrübelerinden istifade etmek ve dayanışmak üzere biraraya gelmeleri gayet önemlidir.
Adından da anlaşılacağı üzere Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi bir vakıf üniversitesidir. Başta 1471 yılında kurulmuş olan Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı olmak üzere Sinan Ağa bin Abdurrahman Vakfı, Nurbanu Valide Sultan Vakfı, Hatice Sultan Vakfı ve Abdullahoğlu Hacı Abdülaziz Ağa Vakfı’nın beraber kurdukları bir üniversitedir.
Hizmet sahasında tarihsel sürekliliği göstermesi açısından da FSMÜ’nin varlığı çok şey anlatmaktadır. Bu önemli programa ev sahipliği yapması da takdire şayandır. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.