Ersoy Dede

Ersoy Dede

Keşke Ön Seçim Olsaydı

Keşke Ön Seçim Olsaydı

CHP’de yaşanan alternatif aday arayışları ve liderin işaret ettiği aday üzerine yapılan tartışmalar bir defa daha gösterdi ki, demokrasinin doğal akışına sihirli dokunuşlarla müdahale edemezsiniz.. Yani hem Cumhurbaşkanını halk seçecek hem adayınız için CHP seçmeninden oy isteyeceksiniz hem de taşıyıcı tabanın beklentilerine ters bir ismi sahaya süreceksiniz.. Bu olacak iş değil.. Çok yazdık burada.. Yeni bir durumla karşı karşıyayız. Dolayısıyla eski alışkanlıklarla bu yeni durumu karşıladığınızda çuvallarsınız. Bu çok net.

CHP Lideri’nin, MHP lideri ile birlikte karar verdiklerini söylediği Ekmeleddin İhsanoğlu ismine CHP içinden de seçmeninden de ilk günden beri itiraz var.. Ve bu itirazın kendi doğal akışı içinde bir hareket başlatacağını ve bu hareketin merkezine de bir ismi oturtacağını görebilmek için siyaset bilimi okumaya gerek yok.. Nihayetinde önceki gün bu ismi de öğrenmiş olduk.. Emine Ülker Tarhan.. ve bu isimle birlikte geldik yeniden başladığımız yere.. “Acaba CHP’nin adayı kim olacak?” sorusuna yanıt ararken tartıştığımız üç-beş isimden biri değil miydi Emine Ülker Tarhan? 

Keşke partiler ön seçim yapsaydı. Önseçim demokrasilerin en ciddi biçimde tecelli ettiği, sandığa yansıyacak iradenin en adil biçimde belirlendiği mekanizmadır.. En yakından tanıdığımız sistem Amerikan ön seçim sistemi.. Orada, Primary veya Caucus adı verilen iki metotla aday belirleniyor.. Primary’de oyunu o partiye verdiğini söyleyen her seçmen oy kullanabiliyor.. Caucus’da ise sadece partilerin kayıtlı üyeleri.. Bizdeki temayül yoklamalarına biraz benziyor caucus ancak bildiğiniz gibi temayül yoklaması neticede sadece son karara tesir ediyor.. Kararı tümden belirlemiyor.. Ve şeffaf da değil.. Oysa halka açık ön seçimler genellikle karnaval havasında geçer.. şenlik içinde belirlenir partilerin adayları.. Adaylar, kendilerini öne süren egemen güce “teveccühünüz” demek yerine, neden “Başkan” olmaları gerektiği konusunda “seçmen”e kendilerini anlatırlar.. Hatırlayın Amerika’daki “Süper Salı”ları.. Keşke ön seçim yapılsa ve partiler, seçmenine; “kimi aday gösterirsek oy verirsiniz?” diye sorsa.. En namuslu sorudur bu.. Aday gösterdiğiniz isim için platform platform dolaşıp savunma yapma mecburiyetiniz de ortadan kalkar böylece.. Sayın Kılıçdaroğlu’nun Almanya’daki çırpınışlarını üzülerek izledim.. “aslında bizim adayımız şöyle de, böyle görünüyor ama aslında öyle değil de…” Hep bunun nedeni işte kimseye sormadan tepeden verilmiş kararla aday göstermiş olmak.. Ön seçim olsaydı da keşke Emine Ülker Tarhan ile Ekmeleddin İhsanoğlu bir yarışsaydı.. En fazla oy alan ismi aday gösterselerdi keşke.. 

Gelelim demokrasinin doğal akışına.. Siz ilk turda adayınızı gösterirsiniz.. O adayınız da parti seçmeni nezdinde tamamen meşru bir biçimde hakederek girer seçimlere.. Kazanırsa kazanır, kaybederse kaybeder.. Amma olur da ikinci tura kalırsa orada işte sizin de müdahale edemeyeceğiniz, demokrasinin kendi doğal akışı işlemeye başlar.. Bir Kürt, belki sosyal demokrat olduğunu düşündüğü CHP adayına belki de toplumsal barışı sağladığına inandığı AK Parti adayına meyleder.. Bir aşırı milliyetçi, belki “ulusalcı” olarak tanımladığı CHP adayına, vatan için savaş verdiğine inandığı AK Parti adayına verir oyunu.. Onu yönlendiremezsiniz.. Hele ilk turdan asla yönlendiremezsiniz.. İlk tura, “ortak aday” adı altında tek bir isimle çıkarsanız, baskın olan adayın, güçlü olan ismin daha fazla oy almasına yol açarsınız.. Ama seçmenin önüne ne kadar çok alternatif koyarsanız, oyları da o ölçüde dağıtırsınız.. Liderler farklı bir yol çizse de demokrasi kendi kendine tesis ediliyor galiba.. Hadi bakalım.. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi