CHP’de laik, demokrat adaya ihtiyaç varmış
Derler ya, ne İsa’ya ne Musa’ya...
Bir de iki derede bir arada kalmak var.
Başını Süheyl Batum’un çektiği ekip, Ekmeleddin’in “laik, demokrat, bilime ve sanata değer veren” biri olup olmadığını tartışıyor.
Bu konuda Kılıçdaroğlu’na güvensizlik var.
Hem o. Hem de merhum İhsan Efendi’nin oğlu, her ne kadar Kemalizm’e biat ettiğini, laik olduğunu söylese de, İslam’ı insan hayatından dışlayan laikçi CHP çevrelerini kesmedi.
Bana göre kişilikten bakıyorlar olaya.
Domuz çiftliğinde domuz çobanlığı yapmayı kabul eden Müslümana kız vermiyorlar.
Kızına aşık olan gence papazın cevabına hele bir bakın:
“Kızımı almak istiyorsan şartım, Hıristiyan olacaksın.”
Delikanlı takiye ayaklarına yatarak teklifi kabul edince, ikincisi şart:
“Çiftliğimde domuz çobanı olacaksın.”
Bizimkisi ha gayret ona da kabul çekince papazın son sözü:
“Domuz çobanlığını kabul eden bir Müslümana verecek kızım yok.”
Hangi düşüncede olursanız olun kişilik ve seviye önemlidir.
Nicelerini görüyoruz, kürsülerin altını üstüne getiriyorlar, ama işin ucunda menfaat olunca bu efendiler yüz seksen derece çark ediyor.
Hele de son devrin modası Kemalizm’e biat...
Çokça vaazlarını dinleyip istifade ettiğimiz Pensilvanya da bunlardan birisi.
Bu zat, Reha Muhtar’a biatini itiraf ettiğinde şaşırdık.
O gün şaşırdık, bugün ise gördüğümüz, MOSSAD’ın bu cemaati paralel yapılanmada kullanmasıdır. Bu yapı dışarıda ülkeyi kötülüyor, içeride ise karmaşa çıksın istiyor.
Paralel yapı, deyince cemaatin saf ve samimileri zannediliyor, asla değil, paralel yapı başka cemaat başka. İşte bu farklılığı ekranlarla sahnelerde görmek lazım.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki tutarsızlığa bakıyoruz.
“Erdoğan cumhurbaşkanı olmasın da kim olursa olsun” hesabından yola çıkan CHP ile MHP ortak adaylarını hâlâ sağlam bir kazığa bağlayamadılar.
Kılıçdaroğlu aklı; göle çal mayayı ya tutarsa...
İstanbul’da tutmadı, Ankara’da tutmadı.
Şimdikisi de tam da Başbakan’ın ağzına layık.
Verilere göre Başbakan ilk turda ipi göğüsler.
Ne var ki sapmalar hepimizi derinden üzüyor.
Üzmez mi? Parti dediğin nedir ki gelir geçer.
Ama kırılanlar dökülenler bir daha eskisi gibi olmaz.
Hiç umut etmediğimiz BDP’ye bakıyoruz.
“Aday çıkardım, kendi adayıma oy vereceğim” diyerekten kesti attı.
Bu demektir ki Kürt halkı aklıselim davranarak Başbakanı destekleyecek.
BBP ile Saadet Partisi’nin o tip bir havası yok.
Havalar CHP adayından tarafa esmiş olsa da yakından bildiğim BBP seçmeni partinin aldığı bu tip bir karara uymaz. Uymamakta haklı, çünkü mevcut adaylardan Başbakanı bırakıp da bir başkasını desteklemek ülke yararına değildir...
Köşkün muhalefete geçmesi, barış süreci ile tüm yatırımların köküne kibrit suyu dökerler, ülkede istikrar kalmaz... Sezer günlerini unutmadık,
Saadet Partisi’ne gelince yanlışın büyüğünü yapıyor.
Refah Partisi’nin en azından oyunun AK Parti’de olduğunu unutmamak lazım.
Gerçek o ki Saadet Partisi ile AK Parti’nin tabanı bir.
Geçmişte alternatif parti olayını savunmuştum.
Yine aynı görüşteyim, yedek tekerleği olmayan yolda mahsur kalır.
İyi de tabanı gerecek şekilde bir politika (mesafeyi açmak) bitmek demektir.
SP yerinde olsam bir aday çıkarır, aynı BDP gibi yapardım.
Şimdi ise CHP ile MHP ittifakının lokomotifine vagon olunca hiç olmaz.
Papazın çiftlik hikayesine döneriz...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.