Çocuklarının Mânevî Katilleri
MÜSLÜMAN bir çocuğa ve gence yapılacak en büyük kötülük onu dünya-perest, para ve benlik kölesi olarak yetiştirmektir.
Çocuğum parlak bir tahsil yapsın, hayata atılınca çok para kazansın, lüks ve müreffeh bir hayat sürsün, iyi meskenlerde ikamet etsin, israflı otomobillere binsin, lüks giysiler, lüks mobilyalar, lüks yemekler, lüks seyahatler, lüks umreler…
Bir anne baba, yavrusu için böyle düşünüyorsa, onun mânen öldürmek istiyor demektir.
Elbette mekteplerde ve üniversitede eğitim görülecektir, elbette bir meslek öğrenilecektir ama amaç bu değildir.
Amaç iyi Müslüman, iyi insan, iyi vatandaş olmaktır.
İyi Müslüman olabilmek için faydalı ve kurtarıcı ilimler tahsil etmek ve bunları hayata uygulamak gerekir.
Lüks bir hayat israfa yol açar. İsraf haramdır, Kur’an israf edenler için “Onlar Şeytanın kardeşleridir” buyuruyor.
İslam dininde örnek model insan Hz. Peygamberdir (Salat ve selam olsun ona). Anne ve babalar çocuklarını Hz. Peygamberi örnek ve model alarak yetiştirmelidir.
İsrafa yol açan lüks haramdır.
İsrafa yol açan aşırı tüketim haramdır.
Lüks meskenler, lüks otolar, lüks giysiler, lüks yemekler israftır, haramdır.
Müslüman hedonist olamaz.
Müslüman dünya-perest olamaz.
Akıllı ve vicdanlı anne babalar çocukları, oğulları, kızları şöyle demelidir:
Yavrularımız iyi yetişsin, bilgili ve ahlaklı olsun, ileride İslama, Kur’ana, Ümmete hizmet etsinler; Allahın rızasını kazansınlar, Hz. Peygamberin Allahın izniyle yapacağı şefaate nail olsunlar. Öyle iyi Müslümanlar olsunlar ki, onların hayırlı işleri dolayısıyla öldükten sonra sevap defterimiz kapanmasın, onların sevapları bize de sadaka-i cariye olarak yazılıp dursun.
Çocuklarının dünya-perest olmasına yol açan anne babalar beyinsizdir.
Dünya tuzaklarla doludur.
Amacı dünya olan, para mal olan, lüks hayat olan, gösteriş olan, gurur ve kibir olan kişi, dıştan sofu Müslüman görünse bile bu tuzaklara düşer ve belasını bulur.
Ne mutlu çocuklarını iyi Müslüman, iyi insan olarak yetiştiren ve ölümlerinden sonra salih çocukları yüzünden sevap defterleri kapanmayan akıllı ve vicdanlı anne ve babalara. Onları tebrik ediyorum.
Yazıklar olsun çocuklarını mânen katl eden dünya-perest beyinsizlere!
(İkinci yazı)
Adıyamanlı Mehmet Temiz Bey’i Tebrik
Adıyamanlı vatandaşımız Mehmet Temiz Bey’i candan ve yürekten tebrik ediyorum. Medyadan öğrendiğime göre yakıt istasyonundaki ek binanın üzerine ilave yapacakmış. Ustalar, işçiler, malzeme hazırlanmış, bir de bakmışlar ki binaya kırk üç kırlangıç yuvası yapılmış. Kuşcağızlar yumurtlamışlar, yavru çıkarmışlar. Mehmet Bey kardeşimiz inşaatı hemen durdurtmuş. “Kırlangıç yavruları büyüyecek, yuvadan çıkıp uçacaklar, ondan sonra.” demiş.
Şu güzel memleketimizi kasıp kavuran bin çeşit dedikodu, entrika, rezalet, iç karartıcı hadisat içinde bendenizi yukarıda anlattığım haber son derece memnun, bahtiyar, mutlu kıldı.
Demek ki insanlık ölmemiş.
Demek ki kırlangıç yavrularına zarar vermemek için inşaatı durduran merhametli, hassas vicdanlı, şefkatli insanlarımız da var.
Artık yaz geldi. Yine bir orman yangınları çıkacak veya çıkartılacak. Orman yangını ne demektir, biliyor musunuz? Sadece ağaçlar, otlar, yeşillikler yanmıyor, yakılmıyor; yekûn itibariyle binlerce vahşi hayvan, böcek, kaplumbağa, sincap, ayılar, tilkiler de yanıp gidiyor
Birkaç sene önce Safiyyüddin Bey anlatmıştı; rantçı köpekler Uludağ civarında bir ormanı yakmışlar, alevler arasında kalan ayılar canhıraş şekilde feryat etmişler.
Bütün Türkiye’de birkaç tane vaşak (yaban kedisi) kalmış, onları da bulurlarsa hemen canlarını okuyorlar.
Pars mı diyeyim, panter mi, onlardan da ülkemizde bir iki tane kalmış ve maalesef öldürülüyorlar.
Çocuklarımıza, halkımıza ağaç sevgisi, hayvan sevgisi, tabiat sevgisi eğitimi verilmelidir.
Zevk için öldüren avcıları sevmiyorum. Dürbünlü tüfeğiyle zavallı bir tavşana nişan alacak ve bir tetiğe basacak, gümmm tavşancık vurulacak, yerde acılar içinde debelenecek, bizim avcı hazretleri otuz iki dişi görünerek “Keh keh keh” diye gülecek.
Eskiden Boğaziçi’nde fok yaşarmış. Şimdi ara da bul…
Eski sur içinde ahşap evler vardı. O evlerin bahçelerinde tırmanan güller, mor salkımlar, yaseminler, hanımelleri vardı. Hepsinin kökünü kazıdık.
Farz-ı muhal (olmaz ya) bendeniz cumhurbaşkanı olsam, Adıyaman’da kırk üç kırlangıç yuvası yüzünden inşaatını durduran Mehmet Temiz vatandaşımızı Köşke davet ederim ve kendisine törenle ödül veririm. Böyle bir ödül verilince bütün medya bundan bahseder, resimlerini yayınlar, bu güzel ve örnek hareket on milyonlarca vatandaş tarafından duyulur. (Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül Beyefendi’ye bilvesile selam ve hürmetlerimi arz ediyorum.)
Kaç sene oluyor, tam tarihini hatırlamıyorum, hangi bakanlıksa büyük masraflar yaparak ormanlara binlerce sülün kuşu salıvermişti. Bunlar tabiî ortamda çoğalacak, ormanları şenlendireceklerdi. Ne oldu biliyor musunuz? Haberi duyan avcılar silahlandılar, pusatlandılar, sülün bırakılan ormanlara gittiler ve hepsini tepelediler. Tepe üstü düşesiceler…
1959’da yedek subaylık yaparken Erzurum’un Horasan ilçesi yakınında Aras Nehri kenarında kocaman toy kuşları görmüştüm. Soyları devam ediyor mu, yoksa onlar da mı tarihe karıştı?
Karadakileri bırakın, denizleri bile kuruttuk. Üç yüz küsur balık cinsinin yaşadığı Marmara’da kaç cins balık kaldı?
Maşallah çok akıllıyız!.. Avrupa’dan uzmanlar geliyor, ülkemizde yetişen tıbbî bitkileri tarif toplattırıyorlar, satın alıyorlar. Bir sene sonra yine geliyorlar, yine istiyorlar, lâkin öylesine saldırıp yolmuşuz ki toplanacak bitki kalmamış, kökünü kurutmuşuz.