Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Oruç duygusu

Oruç duygusu

Bu benim temmuzlu ikinci Ramazanım. Allah’ın neyi takdir ettiğini bilmiyoruz ama üçüncüsünü görmeyeceğim.

İlk gençlik çağım ve orta yaşa yaklaşma yıllarımda yaşadım yaz Ramazanlarını. Ve hiçbir ramazan günüm, söğüt gölgesinde geçmedi. Yaygın tabirle söyleyeyim, orucu uykuya tutturmadım. Ya atölyede kum ve çimento karıştırarak geçti Ramazanlarım ya da üzüm bağında, armut tarlasında çalışarak.

Daha çok çocukluk yıllarıma rastladığından mıdır nedir, kış ramazanlarıyla ilgili hatıram azdır. Onlar da daha çok sahur ve iftar kısımlarıdır. Taklidî iman safhasını yaşadığımız için çocukluk Ramazanları, sadece yemek yememek ve su içmemekten ibaretti. Bende oruç bilincinin gelişmesi, güz ve yaz Ramazanlarıyla gerçekleşmiştir. İşte o yaşlarda idrak ettim orucun sadece yemek-içmemekten ibaret olmayıp daha üst bir bilinç ve ibadet olduğunu.

Diğer ibadetler, beden ve tabii ihtiyaçlar vasıtasıyla insanın sınanması değildir. Oruç, bizzat bedenle ve tabii ihtiyaçların kısıtlanmasıyla yapılan bir ibadettir. Kısıtlama, insanın kendi bedeni ile yaptığı bir kavgayı doğurur. Beden biyolojik olarak ister, üst ve ilahî bilinç engel olur. Diğer ibadetlerde bu tür bir gerilim ve çatışma yoktur.  

Elbette oruç, sadece bedensel ihtiyaçlardan sarf-ı nazar etmek değil, bütün hal ve hareketlerde, duygularda ilâhî ölçüyü azamî derecede uygulamak talimidir. Allah’ın insaniyet sorumluluğunu yüklediği birey, Ramazan ayında, sorumluluk bilincinin idrak yoğunluğunu nefsinde bizzat yaşar. Tabii amaç bu yoğunluğun 1 aya hasredilmeyip bütün bir ömre teşmil edilmesidir ama tabiri caizse, Ramazan ayı bütün bir hayata yayılmış olması gereken ilahî bilincin “resetlendiği” bir zaman dilimidir. Bireyin kendini, kendi nefsini gözden geçirmek ve kendi bedenin üzerinden, bir ibadeti hissederek yaşama ve sonraki zamanlarda bu bilinci devam ettirme duygusu ve inancının tazelendiği bir dönemdir Ramazan.

Dikkat ettiyseniz deminden beri “birey” deyip duruyorum. Bakmayın siz Ramazan eğlenceleri ve benzeri ritüellerle bu ayın toplumsallaşmasına; oruç bireysel bir ibadettir. Bir insan, gösteriş için namaz kılabilir, zekât verebilir, hacca gidebilir, kelime-i şehâdet getirebilir... Bütün bunların doğrudan beden  biyolojisiyle bir ilişkisi yoktur ama oruç, doğrudan bedenle ve nefisle yapılan bir mücadeleyle sembolize edilir ve işleyiş şekli “ıztırap”tır. Meselenin düğüm noktası işte bu “ıztırap” duygusudur. Ruhu yücelten, yoğun bir şekilde hissettirerek nefsi arındıran bu ıztıraptır. Buna batı dillerinde “katarsis” (catharsis); yani “arınma” veya “hafifleme” denir. Ramazan’dan asıl amaç bu ruhî-nefsî hafiflemedir; eğlence ve benzeri ritüeller, işin zenginleştirici, cezbettirici ve toplumsallaştırıcı çerez boyutudur.

Eğer, benim gibi mazeretinizden dolayı oruç tutamıyorsanız, o ilahî arınmayı, sadece düşünerek ve hatırlayarak, hem de yaz Ramazanlarının ruhu arındırıcı tatlı ıztırabını, yüreğinin derinliğinde hissererek yaşama hüznüne düçar olursunuz.

Bütün bu sebeplerle, oruç ibadetinin derinliğini ve bireysel ruh zenginliği imkânını, fırsat varken yaşamak lazım. 30 sene sonra, çok geç olabiliyormuş. Tecrübeyle sabittir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi