Musul’un Doğusu Batısı
Doğu Türkistan’da Çin gavuru tarafından Uygur Türklerine uygulanan “oruç tutma yasağı” tarihin belki de en nadir zulümlerinden biri sayılır.
Bu faşist uygulama “din afyondur” felsefesini üreten komünizmin ana ilkesi.
Bu gavur, Uygur Türküne namazı da yasakladı.
“Esas olan insan değil üretim ve paradır” diyen, kapitalizm ile komünizm Müslüman halka zulüm yapmakta birleştiler. Sonuçta sömürü bileşkeleri aynı...
Afganistan’a geldiğimizde maskeli çehreler burada daha berraktır.
Köpekler altın rezervleri kokusunu alınca, yıllardır bu Müslüman ülke işgal altında.
Şehirleri harap ettikleri yetmedi, yolda gitmekte olan insanları kurşunlamak bir nevi eğlence.
Müslüman çırpınarak can verirken joninin askerleri kahkahalara boğulur.
Daha da olmazsa ölülerin üzerlerine işemek suretiyle vahşet sergilerler.
Musul’un doğusu oldukça harap.
Geçtiğimiz yılların Felluce’si ile Ebugarip adı verilen utanç hapishanesi azgın kapitalizmin petrole doymayan hırsından kaynaklanıyordu. İşgal ve demokrasi!..
Irak halkı ABD gavurundan az çekmedi, hâlâ da çekiyor...
Demek ki doğudaki zulmün aktörleri ABD ile Çin.
Musul’un batısında ise kanlı Suriye var.
Merkez aynı aktörler değişik... İngilizlerin tayin ettiği Hafız Esad bir türlü Müslüman kanına doymadığı gibi yerine geçen oğlu Beşşar Esad da kana doymuyor.
Suriye kan gölü.
300 binin üzerinde Müslüman ülkelerinden uzaklarda, göçmen...
Biraz daha ötesinde İsrail terörü çıkıyor karşımıza.
İsrail’in halkı Yahudi.
Osmanlı’nın koruma ve kollamasına çokça mazhar olmuş bir millet.
Bir seferinde İspanya Kralının katlinden kurtarılmışlar, bir sefer de II. Abdülhamid döneminde Romanya ile Rusya’dan kaçan Yahudiler kitleler halinde Osmanlı’nın toprakları Filistin’e göç ettiler. Ne var ki bugünkü Yahudi o günkü Yahudi’ye hiç benzemiyor.
İsrail Yahudi’si Gazzeli çocukların taşlarla kemiklerini nasıl kırıldığını ekranlardan seyrediyoruz. Zulümlerini pervasızca insanlığa ilan ediyorlar.
Gün geçmiyor ki Gazze İsrail hava saldırısına maruz kalmasın.
Ateş topu bir hayat, buna rağmen kahraman Filistin halkı yıllardır direnişte.
Şu ibrete bakın. Osmanlı aylarca İspanya’dan beldesine Yahudi taşırken Yahudi alemi İsrail’in bu vahşetine dönüp bakmadığı gibi elinden geldiği kadar yardım ve yataklık ediyor.
Bu savaşta Yahudi sermayesi İsrail’e akıyor.
Bu yüzden Şimon Peres şımarık, hem de insan katletmekte mahir.
Hıristiyan alemi de suskun.
İnsan haklarını batı kendisi için icat etti, Müslümana gelince onun hakkı yok.
Müslüman ya köledir veya haklılığında direniyorsa terörist.
Musul’un doğusu batısı bu halde iken görüyoruz ki IŞİD denilen bir örgüt bu şehri ele geçirerek İslam devleti kurduğunu ilan etti.
Ne var ki burada da fesatçılık iş başında; kurulan devlet Şii mi Sünni mi?
Ona göre sahip çıkacağız!
Asıl anlamamız gereken işte tam burası.
İslam aleminin dağınıklığı ile perişanlığı bu cümleye bağlı; sizden ve bizden olmak!
Filistin’i görme, Suriye’ye karışma, Irak, Afganistan öyle...
Ezilen benim cemaatimden, mezhebimden değilse suya sabuna dokunma...
Papa kızar, Şimon Peres üzülür!
Sen nasıl Müslümansın?
Müslüman değil, belki de ta kendisi dilsiz şeytansın...
Bu halinle başa geçeceksin, adına da demokrasi diyeceksin.
Öyle demokrasiyi al da başına çal be adam...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.