Sol Seçmen, On Ağustos’ta Kızılcık Şerbeti İçecek mi?
Adaylığı açıklandığı andan itibaren, Ekmeleddin İhsanoğlu hakkında olumlu olumsuz yazılıp çizildi. Seçim sonuçlanıncaya kadar da bu böyle devam edecek.
Doğal olarak, adaylığını destekleyenler Ekmeleddin Bey’e olumlu yönünden bakıyor ve ona göre tavır alıyorlar.
Karşıtları ise, işi olumsuz tarafından ele aldıkları için, Ekmeleddin Bey’i olumsuzlukları ile tanımaya veya tanıtmaya çalışıyorlar.
Bütün bu değerlendirmeler, doğaldır ve olması gerekendir. Ancak dikkate alınması gereken bir nokta, değerlendirmelerin iftira boyutuna ulaşmamasıdır. Çünkü burada kul hakkı söz konusu olur ki Allah muhafaza sorumluluğu ağır olur. Üstad Bediüzzaman da siyasetten uzak durma gerekçeleri arasında “Bir zaman garazkârane tarafgirlik neticesi olarak gördüm ki ilim sahibi dindar birisi siyasî noktada kendisine muhalif bir salih âlimi küfürle itham eder derecede küçük düşürdü. Ve kendi siyasî fikrinde olan bir münafığı hürmetle methetti. İşte siyâsetin bu fenâ neticelerinden ürktüm ve siyâsetten çekildim.” diyerek, bu hususta ne kadar hassas olunması gerektiği noktasında bizleri uyarıyor.
Cumhurbaşkanı adaylarımızı bu zaviyeden değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Sayın Başbakanın ve Demirtaş’ın adaylıkları konusu berrak ve olağandır. Bu iki aday üzerinde sevenleri gereken değerlendirmeyi yaparak, sandıkta tercihlerini yansıtacaklardır.
Benim yazımda üzerinde durmak istediğim Ekmeleddin Bey’in adaylığıdır.
Ekmeleddin Bey’in adaylığının ne MHP’nin ne de CHP’nin bir tasarımı olmadığı, başta Demirel ve TÜSİAD olmak üzere bilinen bazı güç odaklarının projesi olduğu yönünde çok ciddi iddialar kamuoyunda yoğun olarak tartışılmaktadır. Bundan dolayı, Ekmeleddin Bey’e karşı özellikle CHP’den çatlak sesler daha fazla yükselmektedir. Hemen söyleyelim ki, seçim sürecinde CHP’de Baykal’ın da yardımı ile bastırılan bu aykırı çıkışlar, Ekmeleddin Bey’in seçimi kaybettiği anda fırtınalı bir isyana dönüşecektir. Bu sayede, CHP’de Kılıçdaroğlu’na göreve geldiği günden beri inceden inceye diş bileyenler, Kılıçdaroğlu’nun ipini çekmek için aradıkları altın fırsatı yakalamış olacaklar. O zaman CHP Genel Başkanı’nı “MHP’li seçmen ittifaka ihanet etti” türünden açıklamalar da kurtaramayabilir. Bu açıdan bakıldığında, On Ağustos’un kazananları bir yana, kaybedenlerinin başında Kemal Kılıçdaroğlu’nun olacağını söylemek, her halde kimse için sürpriz olmayacaktır.
Öte yandan, İhsanoğlu’nun adaylığının, MHP’li seçmen için bir sorun oluşturduğunu düşünmüyorum. MHP tabanı bu misyonu yadırgamayacak ve büyük bir yüzde ile gönül rahatlığı ile tercihini Ekmeleddin Bey’den yana kullanacaktır.
Ancak aynı şeyleri CHP’li seçmen için söylemek çok zordur. Tabiri yerinde ise, Ekmeleddin Bey tercihi onlar için tam olarak “kan kusup kızılcık şerbeti içmek” anlamına gelmektedir.
Yani klasik Türk solu ve modern sosyal demokratların Türk siyasetinde kolay kolay hazmedemeyecekleri bir “sindirim sorunu” ile karşı karşıya kaldıkları kesindir.
Sol seçmen adına diğer bir aşağılayıcı durumda, AK Parti karşıtı güç odaklarının, 30 Mart’ta başaramadıklarını bu seçmen kitlesinin iradesini hiçe sayarak 10 Ağustos’ta bir kez daha denemeleridir. Çünkü % 5 civarında bir oy potansiyeli olan HDP’nin kendi adayını mertçe çıkarmasına rağmen, % 30’lara varan bilinçli bir oy oranına sahip CHP’nin kendi fikirlerini ve iddialarını temsil eden bir aday çıkaramamış olması, sadece Erdoğan karşıtlığı ile açıklanacak bir husus değildir. Burada aynı zamanda bir kendine güvensizlik ve CHP’ye dış müdahalelerin varlığı da açıkça görülmektedir.
Bir an için sol seçmenle empati yaptığımda, yapılan bu dayatmaya duyarsız kalamayacağımı düşünüyorum. Kendilerini entelektüel ve sivil başkaldırıların öncüsü olarak gören sol seçmenin bu dayatmalara karşı tepkisinin ne olacağını 10 Ağustos akşamı hep birlikte göreceğiz.
Diğer yandan, Ekmeleddin Bey’in şahsına Türk muhafazakârlarının söyleyeceği çok şey olduğunu düşünmüyorum. Çünkü Ekmeleddin Bey bu konuda rüştünü ispat etmiş bir kişiliktir. Cumhurbaşkanı seçildiği takdirde başarılı olur veya sönük kalır. Bu tür faraziyeler her zaman yapılabilir. Bunlar ayrı bir husustur.
Gerçek olan bir şey varsa o da, Ekmeleddin Bey’in kişiliğinin doğru, muhalefet adına Cumhurbaşkanı adaylığının ise yanlış olduğudur. Yanlışla kastım, alışık olmadığı bir pistte kaymasının istenmesidir. Doğaldır ki, tanımadığınız kaygan bir zeminde kaydığınızda, çok büyük ihtimalle düşmeniz yada pistin dışına fırlayarak bir kayaya toslamanız kaçınılmazdır.
Bu aşamada Ekmeleddin Bey için, “Zarara rızası ile girene merhamet edilmez” düsturunu hatırlatmaktan başka ne yapılabilinir ki!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.