İsrail Vahşeti
Savaşın da bir namusu var, İsrail’inki savaş değil namussuzluk...
Dünyada böylesi görülmedi...
İsrail askerleri genç çocukları yaralı halleriyle kuma gömerek üzerlerini kapatıyor.
Yakaladıklarını bir kenara çekerek taşlarla kemiklerini kırıyor. Gözlerini kör ediyor, ayaklarını kesiyor. Günlerdir savunmasız sivil halkın üzerine bombalar yağdırıyor.
Gazze adeta vampirlerin insaf ve merhametine terk edilmiş.
Boğucu sıcakta insanlar oruç nedeniyle aç ve susuz.
Birde kopan bacakları, kanaması durmayan yaraları...
Acıları... Evleri barkları perişan, her taraf taş yığını...
Gazze abluka altında, İsrail giriş çıkışlara müsaade etmiyor, gördüğünü vurup düşürüyor, yardımlara el koyuyor... Hastaneler yaralı ve acılı insan manzaraları ile doldu taştı.
Çaresiz narkozsuz ameliyatlar... İlaç yok, doktorlar yetersiz...
Tarih böylesi insanlık dramına şahit olmadı.
Artık dedirtiyor; meğerse, Hitler ne kadar haklıymış.
Meğerse, İspanya Kralı Yahudileşmenin ne demek olduğunu anlamış ki hepsini ülkesinden kovdu. Rusya öyle... Hitler de geleceğin nelere mal olacağını bildiğinden soykırımına girişti.
Ne var ki Osmanlı insanlık namına yerinde duramadı.
Mazlumlara sahip çıktı ama bugün o mazlumlar Müslüman kasabı oldular, dünyada eşi ve benzeri görülmemiş soykırım vahşeti sergiliyorlar.
Hikmet gözü ile bakıldığında kim bilir ne gibi nedenler çıkar karşımıza.
Allah(cc) Ali İmran suresinde öyle buyuruyor:
“Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, sakın ayrılıp bölünmeyin.”...
İp mi kaldı! Hem de nasıl bölündük, parçalandık...
Halimize bakın; mehdiciler, cemaatçiler, mezhepçiler, ırkçılar.
Bu kadar dağınıklığa rahmet mi yağar, taş mı yağar?
Hangi köşeye baksanız orada Müslüman kıyımı var.
Buna karşılık halinden memnun, servet üzerine servet katmaya çalışan işbirlikçiler.
Bu kadar Müslüman vahşeti ayyuka çıkarken ağızlarını açıyorlar mı?
Açamazlar çünkü kasaları Yahudi sermayesi ile ilişkili.
Yahudi, “Ilımlı Müslüman” diye bu gibilerin sırtını sıvazlıyor.
“Arap Baharı” dendiğinde yüreğim hoplamıştı.
Bu bir Siyonist oyunu olduğu belliydi. Müslüman halk maalesef bu oyuna geldi, sözde dikta yönetimlere karşı kıyama kalktılar. İşte Libya’nın hali, işte Suriye, işte Mısır...
Libya deli diktatör Kaddafi’yi iğne ile arar hale geldi.
Saddam’ın idamına alkış tutanlar şimdilerde ağlıyor.
Sisi denilen diktatör İsrail’in bir nevi kuklası. Başa getirmelerinin nedeni de buydu. İsrail Gazze’ye saldırınca Mısır gözlerini yumacak, yumuyor işte...
Hatta Rafah kapısını bile kapatacak ki, Müslüman Gazze halkı kıtlıktan ölsün.
Eskiden Suriye koridoru vardı şimdi o da yok.
Durduk yerde Şia aleyhtarlığımız tutunca neredeyse İran’la kapıştırılıyorduk. Neyse ki sağduyu girdi devreye. Şu anda İsrail’in önünde hiçbir engel kalmadı.
İsrail köpeksiz köyde adeta değneksiz geziyor.
Tek tutulacak dal Türkiye kaldı.
Onun da istikrarını ayak oyunları ile bozmaya çalışıyorlar. Her şey bir tarafa Cumhurbaşkanlığı seçimi beklendiği gibi olmazsa (Allah korusun) görün gümbürtüyü.
Ekmelettin gibilerle şahsiyetli dış politika olmaz.
Sorsanız, Mavi Marmara olayı sonrası İsrail ile ticari ilişkimiz daha da artarak 4 milyon dolara çıkmış. Başbakan takiyye yapıyormuş...
MOSSAD’ın propagandası. Doğrusu, Türkiye ile İsrail ilişkileri eski halinde değil, ticaret hacminin artması Türkiye ihracat ve ithalatını eline geçiren Yahudi tüccarlar sayesindedir.
Yahudi sermaye İsrail’i yalnız bırakmıyor, İsrail’e giren çıkan Yahudi parası...
Artık dostluk ipleri iyice koptu.
Bundan sonra hiçbir Müslüman İsrail denilen eli kanlı katile sıcak bakmaz.
Hatta en pasifi İsrail mallarını boykot çağrısı, almayın bu zalimin mallarını, sıkın dişinizi, nefsinize hakim olun, cebinizdeki para ile İsrail vahşetine ortak olmayın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.