Gazze direnişi…
Siyonist rejim, kadın-erkek, yaşlı-genç, sivil-asker ayırt etmesizin saldırıyor. Amerika, İngiltere, Almanya ve Fransa başta olmak üzere birçok Batılı ülke de, “İsrail’in kendini savunma hakkı var” diyerek, Siyonist teröre örtülü destek veriyor. Birçok Arap ülkesi ve İslam ülkesi ise üç maymunu oynamayı tercih ediyor. Siyonist rejimin en büyük gücü de bu zaten. Bu suskunluktan faydalanıp, bir halkı, üstelik ev sahibi olan bir halkı, sistematik soykırıma maruz bırakmaya çalışıyor.
Çok şükür halklar, devletler gibi değil. Halklar, gözü ve gönlü kirleten, bu şarlatanlığa karşı ayaktalar. New York, Londra, Berlin, Paris, Amsterdam ve Sydney’de, Siyonist rejimin saldırganlığı protesto ediliyor. Türkiye’nin pek çok kentinde de, bu hain saldırganlık protesto ediliyor.
Türkiye’de bazı kesimler ise protestoları ‘gereksiz ve neticesiz’ olarak görüyorlar. Ancak hiç de öyle değil. Protestolar savaşı durdurmuyor ama dosta, güven ve destek; düşmana, korku ve moral bozukluğu veriyor. 1992-95 Bosna Hersek Savaşı’ndan bunu çok iyi biliyoruz. Kaldı ki, Siyonist rejime yönelik, özellikle Diyarbakır, Ankara ve İstanbul’daki protestolar çok etkili oldu. Öyle ki Siyonist rejim, Türkiye’deki temsilciliklerini en alt düzeye indirmek zorunda kaldı. Siyonist diplomatlar, 1948’den bugüne, ilk defa güvenlik sebebiyle Türkiye’den ayrıldılar. Bu anlamı mutlak bir zaferdir.
Sivil halkın protestolarından kaçacak kadar korkak bir milletin, eli silahlı olsa da, iman ve azametin karşısında tutunması mümkün değildir. Bu sebeple Siyonist rejim, Gazze’nin aslanları karşısında tutunamıyor. Siyonist rejimin ordusu, dışarıdan binlerce takviye yapmak durumunda kaldı. Bunlara ‘yedekler’ diyorlar. Siyonist rejimin Gazze’ye yönelik, bu son işgal operasyonunda ölen iki ABD vatandaşı Siyonist de bunlardan. Siyonist Orduya dahil olmak üzere Türkiye’den giden ‘yedekler’ de var. Onların haberlerini de bekliyoruz inşallah.
Siyonist ‘yedekler’, göreve çağırdığında, koşarak gittiler. Niyetleri savaş oyunu oynamaktı. Ancak Gazze direnişçileri, Siyonist rejimi büyük bir şaşkınlığa uğrattılar. Tel Aviv’deki Siyonist rejim Savaş Bakanlığı Karargahı dahil bir çok merkezden, insansız hava araçlarıyla, görüntü aldılar. Gazze’den, Kudüs, Tel Aviv ve hatta Hayfa’ya kadar uzun menzilli füzeler gönderiyorlar. Artık hiçbir Siyonist, işgal ettikleri topraklarda, rahat uyku uyuyamıyor. Güdümlü füzelerle, yere döşenen mayınlarla, havan toplarıyla ve keskin nişancılarla, Siyonist rejim tank ve askerlerini imha ediyor. Direnişin kahraman neferleri, onlarca Siyonist askerini öldürdü, yüzlercesini de yaraladı.
Siyonist rejim, ölü ve yaralı sayısını uzun süre saklamaya çalıştı. Ancak artık mızrak çuvala sığmıyor. Siyonist rejim medyası öldürülen Siyonist askerlerin fotoğraflarını, gazetelerde boy boy yayınlıyor. Son olarak, ağır yaralı hastaneye kaldırılan Golani Tugayları Komutanı Albay Ghassan Alian öldü. Şaol Aron adındaki bir Siyonist rejim askeri de esir alındı.
Siyonist rejim, bu şartlar altında, Gazze direnişine daha fazla karşı koyamayacağını çok iyi biliyor. Siyonist rejimin Başbakanı Netenyahu’nun, “Uluslararası toplum Gazze’nin silahsızlandırılması için çalışmalı” diyerek, küresel işbirlikçilerini yardıma çağırmasının sebebi de budur. Bu çağrı, onlar açısından, hiç de yersiz değil. Çünkü Gazze direnişçileri, gerçekleştirdikleri başarılı operasyonlarla, Siyonist rejime diz çöktürmeye pek yakınlar.
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin ateşkes için bir kez daha bölgeye gelmesi, BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon, AB ve Avrupa ülkelerinin, yeni bir ateş için çaba sarf etmeleri, bunun açık bir göstergesidir. Bosna Savaşı’nın son dönemlerinde, Boşnaklara da benzer bir ateş dayatması yapılmıştı.
Ne var ki gözü ve gönlü kirleten Siyonist rejim meselesi, artık geçici ateşkes anlaşmaları ile geçiştirilemez. İnsan sağlığını fazlasıyla tehdit eden bu kanser hücresi, kalıcı olarak temizlenmeli. Bunun için BM, NATO, AB ya da Amerika’dan medet ummanın hiçbir anlamı yok.
Yapılması gereken şey çok basit: Türkiye öncülüğünde, ileride İslam Birliği ve İslam Savunma Gücü’ne dönüşecek, bir Filistin Barış Gücü kurmalı. Bu barış gücüne, Türkiye ve İran başta olmak üzere, tüm İslam ülkeleri gerekli askerî katkıyı sağlamalı. Elbette bu barış gücü, Gazze’de konuşlanmalı ve Siyonist rejimin her türlü saldırısına anında cevap verebilecek, yeterli teknik ve lojistik donanıma sahip olmalı.
Bu söylediklerimiz kimilerine hayal gibi gelebilir. Ancak asıl hayal, insanlığın kâbusu haline gelen, Siyonist rejimdir. Ve şimdi kâbuslardan kurtulmanın tam zamanı. Zafer inanlarındır ve zafer yakındır inşallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.