Serdar Arseven

Serdar Arseven

Emniyet’teki “Paralel Operasyonu’nun perde arkası

Emniyet’teki “Paralel Operasyonu’nun perde arkası

Ramazan geceleri zaten uyumuyorduk, bu kez uykusuzluğu iyice uzatmış olduk.

Bir yandan “Paralel Yapı” adına illegal faaliyetlerde bulundukları iddia edilen emniyetçilerin gözaltına alınmalarına dair tepkileri izledik diğer yandan da kaynaklarımızdan “perde arkasına” ilişkin bilgiler almaya çalıştık.

İşe yaradı doğrusu; bu sayede “Paralel Yapı”ya yönelik “CASUSLUK” operasyonunun ayrıntılarına da ulaşma imkânı bulduk.

İki mesele var:

İddia olunan “Casusluk” faaliyeti “öncelikli” olarak hangi “yabancı” devletler yararına yürütüldü?

 “Pişman” polisler, “müfettişlere” hangi itiraflarda bulundu?..

Öncelikle...

Üzerinde hassasiyetle durulan bir nokta:

İHH Başkanı Bülent Yıldırım, binlerce vatan evladının Selam Tevhid adlı  “paralel uydurması” örgütün mensubu oldukları savıyla dinlendiğinin ortaya çıkmasından sonra çok önemli bir açıklamada bulunmuştu.

Yıldırım, Mavi Marmara katliamının ardından kendisini sorgulayan İsrailli katillerin “Selam Örgütü mensubu musun, bir bağın var mı?” sorusunu yönelttiklerini ifşa edince, “Paralel Yapı” ile “İsrail” arasındaki ilişkiler gündeme yerleşmişti.

Dün gece yaptığım görüşmeler, “operasyonların” Casusluk tarafında böyle bir “inceliğin” bulunduğunu gösterdi.

Paralel Yapı ile “otorite”  İsrail arasındaki ilişkilerin mahiyeti nedir?..

Bu konu şimdilik fazla gündemde değil ama önümüzdeki dönemlerde çokça ele alınacak gibi.

Görüştüğüm kaynaklardan birinin “Paralel Operasyonlara” dair ilk dikkatimi çektiği nokta burası oldu.

İkinci nokta ise, “Paralel Yapı”daki çözülmeyi gösteriyor.

Doğrusu, tıpkı Ergenekon davasında olduğu gibi “kurunun yanında yaşın da yanması” gibi bir sakıncayı sezmemek mümkün değil.

Öyle zor mesele ki...

Emniyet’te, Yargı’da, iş dünyasında, birçok yerde “aslında paralelci olmadığı ve aslında hiçbir şey olmadığı” halde, o anki şartlar gereği ve kendi kabiliyetleriyle asla elde edemeyecekleri “terfi” imkânlarının sunulmasından dolayı bu yapıya katılanların olduğu biliniyor.

Bir de  “Ne yaptıysam baskı ve tehdit altında yaptım!” diyenler var.

Bunlar için “etkin pişmanlık” yolu açık.

Bu yoldan istifade eden “memur” sayısının 9 olduğu söyleniyordu, gelen bilgiler bu sayının arttığını gösteriyor.

Müfettişlere verilen ifadelerde, “operasyon talimatları”nın kimler tarafından verildiğinden, talimatlara uymaya nasıl mecbur edildiklerine kadar birçok iddia dillendirilmiş ve bu ilişkilerin önemli bir bölümü de delillendirilmiş durumda.

Bunlar 3 yıl süreyle 251’i hedef 2280 kişiyi Selam Tevhid Örgütü diye bir yapıyı uydurmak suretiyle dinlemiş oluyorlar, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın dünkü açıklamasına göre.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Bakanların diğer ülke yetkilileri ile yaptığı görüşmeleri de yine “Örgüt Üyesi” kılıfı altında dinleyip kaydediyor ve “CASUSLUK FAALİYETİNDE” bulunuyorlar; iddia bu yönde.

İtirafçıların söyledikleri bu iddiaları destekler mahiyette.

İHH Başkanı Bülent Yıldırım’a İsrailli katillerin “Selam Örgütü” hakkında sorular yöneltmiş olmaları da bugünlerde iyice anlam kazanıyor.

Aralarında üst düzey pozisyonlarda görev yapmışların da bulunduğu çok sayıda polis memuru gözaltında.

“Paralel yapı” ile mücadele bütün hızıyla sürüyor.

Gözaltına alınanların hepsini peşinen “suçlu” ilan etmek yanlış olur.

Bunu belirttikten sonra, işaret etmemek olmaz:

Gezi terörüne müdahale ettiği için “yargılanan” polisleri derin İsrailcilerle birlikte hedef alan “Paralel Medya”nın, başka polisler söz konusu olduğunda fena halde zıplaması göze batıyor doğrusu.

Sanki o polisler “kendilerinden!”

BÜYÜK BİRLİK PARTİSİ’NDE YAŞANANLAR

Doğrusu gelinen nokta beni ziyadesiyle üzüyor.

Beni yakından takip edenler, Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu Başkan’a duyduğum sevginin büyüklüğünü bilenler durumumu anlayacaklardır.

Onun mirası üzerindeki “çekişme”den rahatsızım.

Bu konunun üzerine çokça gitmediysem, küçücük bir “Belki aralarında anlaşıp şu paralel derin sol etkisinden uzaklaşmayı temin edebilirler!” ümidindendi.

Bir sonraki yazım -kısmetse cuma günü- bu konuya dair olacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi