Bu Yapıdaki Yargının İpi İle Kuyuya İnilmez
Kişilerden ziyade ithal ettiğimiz kurulu düzen...
Ülkemizdeki yargılama geleneğinin tâ İstiklâl Mahkemeleri’ne dayandığını bilelim...
Yassıada denilen esir kampı da bir mahkemeydi...
Adalet terazisinde vesayeti öne çıkaran DGM’ler de...
Ülkeyi etki altına alan 12 Eylül’den tutun da 28 Şubat sonrası devam eden tutarsız yargılama aşamaları hâlâ varlığını sürdürüyor... Vizeli hakimden vizeli adalet çıkar...
Bir zamanlar bunun içinde ben de vardım.
Onun için söylüyorum, kırk yamalı bohçadan kolayına adalet çıkmaz.
Şimdiye kadar çıktığını gören var mı?
Un öğütecek değirmen kurmuşuz, suyunu dışarıdan taşıyoruz...
Taşıma su ile değirmen bu kadar döner.
İşte gördük, darbeciler diyerekten peşine düştüklerimizi bu yargı ağır cezalara mahkum ettikten sonra ne değişti ki cümlesini yeniden yargılayacağız?
Öyle ya, dün darbe mahkum edildi, bugün aklanacak mı? İşte mütefekkir Mirzabeyoğlu olayı.
16 yıl ağır işkenceler altında yatırdık şimdi de yeniden yargılayacağız.
Hangisi doğru?... Mahkumiyet mi beraat mi?
Hakkı ve adaleti yerine getireceğim diye saçını sakalını ağartan nicelerinin bu yapıdaki kişisel çırpınışları para etmiyor. Sağlam çark, bozuğunu onarmaz, bozuk çark her zaman sağlamını da bozar.
İçimde nükte kaldığı için geçmiş bir olayı sizinle paylaşmak istedim.
Ağır ceza mahkemesinin 28 Şubat sürgünü edilmiş üyesi iken, bir tutuklunun dosyasını inceleyince şaşırdım. Delil yok, adam karısını öldürmekten suçlanıyordu.
Mahkeme başkanı, “cinayet olayı salarsak başımız ağrıyabilir” diyordu.
Diğer hanım üye, başkana yapışmış o ne derse o.
Aylar geçti adam hâlâ tutuklu... Bir gün hanım üye rapor alınca yerine bakan hakim Hüseyin’e dosyanın durumunu anlattım, neyse ki bana hak verdi.
İki kişi olduk ya, duruşmaya gelince tahliye kararı verdik.
Savcı ile başkan tabii ki kızgın muhalif, nasıl salarsınız?
Savcının yapmış olduğu itirazı diğer mahkeme ret etti.
İki ay sonraya geldik, bu sefer duruşmada hanım üye var.
Biz saldık ya, başkan tutturdu “adamı tekrardan tutuklayacağım”...
Etme eyleme, yeni delil olmadan tutuklama olmaz, kanun açık dediysek de faydasız.
“Gereği düşünüldü, sanığın tutuklanmasına...”
Tek başıma ancak muhalif kalabildim.
Neyse ki sanığın avukatı diğer mahkemeye itiraz edince hemen saldılar.
Geldik karar aşamasına. Oturduk oy birliği ile beraatına karar verdik...
Düşünün, adam masum, sırf sen-ben yüzünden bir yıla yakın tutuklu kaldı.
Karısının da intihar ettiği sonradan anlaşıldı...
Bunu şunun için anlattım, bu yargıda nefsini yenemeyen, ideolojisine mağlup olan çokları var.
Anlatsam bir kitap olur...
İşte gördük, 28 Şubat günlerinde Genelkurmay’a giderek brifing alanlar Refah Partisi’ni küfürlerle tehditlerle kapattılar... Merhum Erbakan’ın mahkûmiyetindeki gerekçe, “Genel başkan olduğu için bilmeliydi” şeklindedir. Yani kıyas yaparak mahkum ettiler.
Daha yeni, başını örtüyor diye, avukatları bir yıl duruşmalara almayan hakimler var bu ülkede.
Erzincan’daki cemaate kurulan şeytani kumpas hâlâ hafızalarda.
Erzurum savcısı olayı deşifre etmeseydi cemaat mensupları silahlı çete suçundan yakalanıp içeri tıkılacaktı. İşin garibi, tutuklanan o başsavcı şu anda milletvekili.
Dün darbeci bugün en üst düzeyde görevli.
En bağımsız ve tarafsız olması gereken HSYK kalkıyor iktidar aleyhine bildiri dağıtıyor.
Yargıtay gibi bir kurumda görevler ittifakla belirleniyorsa senin paralel temizleme tozun leke çıkarmaz. Öyle ya, birisi tutuklar diğeri salarsa, bu yargının frenleri kopmuş demektir...
Şimdi soralım...
Ağırlığını çekemeyecek kadar zayıf olan iple kuyuya inilir mi?
İn bakalım, çıkabilecek misin?...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.