Neden Yeni Bir Sayfa Açılsın Ki?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ak Parti MYK’sında Davutoğlu’na karşı oluşan teveccühün arkasında, paralel yapıya karşı tereddütsüz bir dik duruşu olmasının etkisi olduğunu söylüyor. Müstakbel Başbakan Davutoğlu, ilk konuşmasında paralel yapıyla mücadelenin kararlılıkla sürdürüleceğine vurgu yapıyor.. Erdoğan bir kez daha kameralar önüne geçiyor ve diğer bütün meselelerin yanı sıra paralel yapıyla mücadelenin ne denli önemli olduğunun altını kalın kalemle bir daha bir daha çiziyor.. Anlaşılmamışsa diye bakanlar, milletvekilleri, parti yöneticileri de her gittikleri yerde yeni dönem için iki başlık vereceklerse biri muhakkak paralel yapıyla mücadele oluyor.. Demem o ki; “durum ciddi”..
YENİ BİR SAYFA AÇMAZSANIZ..
Şimdi Ekrem Dumanlı yeni dönem için yeni bir sayfa açılması gerektiğini söylüyor dünkü yazısında.. Ve diyor ki; “… korktuğumu sanmayın, onca tehdide rağmen korkan yok, korkutma teşebbüslerine boyun eğen de yok…. ”… Peki o vakit niye yeni bir sayfa?.. Bir saniye… Ne değişti de devlet yeni bir sayfa açıyor. Yeni bir sayfa açıp da ne yapsın?.. Paralel yapıyla mücadelesini mi noktalasın?. Yoksa daha da ileri mi gitmesin?.. Bakın bu kritik soruyu sorup ortaya bırakacağım. Cevabını cemaatin tabanı araştırsın.. Özelikle 17 Aralık sonrası yazılarını ilgiyle takip ettikleri bazı isimlerin nasıl güvenli ülkelere gönderildiğini, cemaate yakın işadamlarının nasıl nedamet getiren adımlar attıklarını, 30 Mart ve 10 Ağustos’ta oluşan siyasi tabloya bakıp da cemaate yakın medyanın nasıl yeniden pozisyon almaya çalıştığını tabandakilerin net biçimde görmesi lazım.. Şimdi Zaman’ın bir numaralı ismi; “yeni bir sayfa açalım” diyorsa, bunu nasıl anlamamız lazım?.. Yazının başlığındaki “Yeni bir sayfa açmazsanız…” şeklindeki ifade üzerinden gidersek bir yere varamayız. Çünkü o tarz bir cümlenin buram buram tehdit koktuğunu söylemeye bile gerek yok.. Ama yazının içine girince sözlerin tehdit ihtiva etmediğini görüyorsunuz.. O halde yeni bir sayfa açmaktan kastedilen, operasyonların daha da ileri gitmesini önlemek olsa gerek… Başka bir şey gelmiyor aklıma… Operasyonların daha da ileri gitmesi demek, söz konusu yapının medya ayağının da, yargı ayağının da, siyasetteki ve bürokrasideki başka ayaklarının da ortaya çıkarılıp gerekenin yapılması demek.. Ve bu teklife karşılık tabanın şu soruyu sorması lazım yüksek sesle; “sabahın köründe bizi uykularımızdan uyandırıp beddua okuttuğunuz insanlarla nasıl ve neden yeni bir sayfa açıyoruz?”…
NE DEĞİŞTİ?
Bu taraftan manzara böyle.. Geçelim karşı tarafa… Aynı soruyu bir de karşıdan soralım… Emniyet ve yargı içindeki cuntayı merkeze alan soruşturmalar başladığında bu sadece emniyet ve yargı içindeki cuntaya yönelik bir soruşturma olarak kalabilirdi.. Hatta söylendiği gibi “bu insanların binde birini bile tanımıyorum” çizgisindeki politikada ısrar edilebilseydi, süreç bambaşka bir tarafa doğru evrilebilirdi.. Ama öyle olmadı.. “Binde birini bile tanımıyorum”dan, “Medrese-i Yusufiye’de olanlara binler selam olsun” noktasına geldi iş. Geçmiş olsun..
MÜNAFIK MESELESİ
Mesela ne dedi Bülent Arınç?.. “Özür dilesinler, nedamet etsinler kurtulsunlar.” Bu da darbeye birinci derecede muhatap olmuş kişiler için, örneğin Erdoğan için, ailesi için, ülkenin prestij projelerinin müteahhidi olan işadamları için kabul edilebilecek bir şey değil. Hele hele bir kumpas sonucu içeri girmiş, haksız yere yıllarca yatmış, itibarı sarsılmış komutanlar için… Ama nedir?. Bir formüldür. Nasıl yankı buldu peki?. “Bir mümin münafıktan özür dilemez” şeklinde yankı buldu.. Şimdi bu metafor (metafor diyelim geçelim) ortada dururken sormaz mı birileri; “neden yeni bir sayfa açıyoruz” diye.. Kalın sağlıcakla.