Ahmet Davutoğlu’ndan “ahlâk ve erdem” vurgusu!..
Dün Meclis’teydim.
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ilk grup konuşmasını yerinde izledim.
Konuşma muhteva olarak güzeldi, önümüzdeki grup toplantılarında “heyacanlandırma” düzeyini de arttıracaktır.
Kulis’te konuşmanın bu yönüne ilişkin değerlendirmeler yapıldı.
Ben daha ziyade muhtevayla ilgilendiğim için beğendim.
Sayın Davutoğlu’nun bir bilim adamı ciddiyetiyle yaptığı espriler yerindeydi.
Cumhurbaşkanlığı yemin töreni oturumunda Meclis Başkanı’na kitap fırlatan CHP’li vekile “Bir sahafta 24 saat durma cezası verilmesini” istemesi hoştu.
“İkna odaları kuracaklarına CHP’de okuma odaları kursalardı!” cümlesini de beğendim.
•
Konuşmanın en dikkatimi çeken taraflarında “ahlâk” ve “erdem” vurguları vardı.
AK Parti’nin bir “ahlâk ve erdem hareketi” olduğuna dikkat çekti.
Ana Muhalefet Partisi’ndeki kimi yaklaşımları bu noktadan eleştirdi.
“CHP’ye de sabırla, edebi, hâyâyı, kitap sevgisini, devlet âdâbını öğreteceğiz.” dedi.
O da iyiydi.
•
Böyle, “ahlâk” ve “erdem” vurgularına çok büyük ihtiyaç var.
İlmî derinliği olmayan bir “kalkınma hamlesi” insanlığa ve ülkeye mutluluk getirmez!..
“Ahlâk” ve “erdem”i göz ardı etmiş kalkınma hamleleri sonucunda topluma sunulan “maddi refah”, ülkenin başına büyük belâlar açar.
Günün birinde sizi parçalayacak olan “canavar”ı beslemiş olursunuz!..
Gezi olaylarında sokaklara sürülen gençlerin çoğu “varsıl” görünümlüydü ama manevî“yoksul”lukları üzerlerinden akıyordu!..
•
Gençler ne yapsın?..
“Aydın” takımı denilen zümreye baktığımda –bile- hiç de hoş olmayan durumlar görüyorum.
“Günah mubahlaşmış!”
“Dâvâ” 28 Şubat’ta kalmış!
Çokları “güce” oynuyor.
“Denge” hesapları “Erdem”i rafa kaldırmış!..
•
AK Parti bir “ahlâk” ve “erdem” hareketi doğru ama, gezi olaylarından bu yana nice “AK Partili”nin “ahlâk”ın temel direği olan “ahde vefâ”yı ıskaladığını da görüyoruz.
Ahde vefa; yani sözünde durmak, yaptığı anlaşmaya sadık kalmak, özünde ve sözünde doğru olmak...
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın Başbakanlık dönemindeki son grup toplantılarında sık sık vurguladığı “omurga” meselesi de bununla ilgili; kırk türlü hesap, bir kere ölmemek için her gün ölen insan figürleri….
•
Kafalarda bunca hesap olunca, kendin olmaktan çıkıyorsun.
Dengelerin adamı oluyorsun.
Herkese karşı “ilm-i siyaset” uygulayacağım derken, bir bakıyorsun ki, bağlamından kopartılarak bambaşka hale dönüştürülmüş bu kavramın esiri oluyorsun.
•
Kimsenin en ufak bir şüphesi olmasın ki…
Günün birinde Sayın Erdoğan ve Sayın Davutoğlu bir güç kaybına uğrasın, çerçevedeki nice adam hançerlemekten geri durmayacaktır.
Hem Sayın Erdoğan hem de Sayın Davutoğlu, Rahmetli Erbakan Hoca’nın “ekmek parası kazanmasına vesile” olduğu nice yazar tarafından nasıl yerden yere vurulduğunu hatırlayacaklardır.
Güçten düşmeye gör…
Hey gidi kavanoz dipli dünya!
•
Anı kaydedin.
Olanı biteni kaçırmayın.
Gezi olaylarından bu yana ne oldu?..
Sayın Erdoğan “İstiklal Mücadelesi”ne dikkat çekerken ve bu mücadeleyi milletinin kazanması için gecesini gündüzüne katarken “birileri” ne yaptı?..
Kaç gece uykusuz kaldı?..
Gezi olaylarını kışkırtan medya organları “şer” yolunda ter dökerken, sözüm ona “Milli İrade”yi savunanlardan kaçı ne kadar terledi?..
Birileri Recep Tayyip Erdoğan’ı, Ahmet Davutoğlu’nu ablukaya alırken, bu mücadelede “Sayın Erdoğan’a destek olan” (!) medya mensupları Kemal Kılıçdaroğlu’nu ne kadar presledi?..
Kaç kişi alandaydı?..
Kaç kişi risk aldı?..
•
Sivil toplum örgütlerine gelelim…
Bu “Milli Mücadele” sürecinde sözüm ona AK Parti’ye destek veren sivil toplum örgütlerinden ne kadarı “Milli Mücadele” ruhuna uygun tavırlar içindeydi?..
Kimler gerçekten alanda gecesini gündüzüne katarak çalıştı, kimler “çalışır gibi” yaptı.
•
Dün bir arkadaşla bunları konuşuyorduk…
Dedi ki; “Yazma bunları!”
“Niçin?” dedim.
“Bugüne kadar yazdın da ne oldu?” karşılığını verdi.
•
Güldüm…
Sanki “netice”ye ulaşmak bizim elimizde!..
Sanki ölmeyeceğiz!..