Ersoy Dede

Ersoy Dede

Hasbihâl

Hasbihâl

Bugün 5 Eylül... 

Bir yıl olmuş annemi kaybedeli.. 

Sonsuzluğa uğurlayalı.. 

Bir çocuğun annesi ölmediyse büyük acıyı anlatmaya yetmez kelimeler.. 

Herkes kendi annesinin en güzel anne, kendi sevgisinin en yüce sevgi olduğunu sanır. 

Kabristanda gördüm ki, herkesin annesi en güzel anneymiş zaten her evladın sevgisi de en büyük sevgiymiş.. Haklıymışız anlayacağınız.. 

En sevdiğini emanet edip gitmek öyle zormuş ki... 

Herkesin vefatı için “başın sağolsun” dersin.. Öyle sıradan bir sözdür ki günlük kullanımla.. 

Öyle çarçabuk söylenir ki.. O sözü söylediğin kişi, sağ olmasını istediğin başını vururken taşlara, öyle anlamlı gelir ki ona halbuki.. Oysa sen söylemiş geçmişsindir.. 

Annemin vefatını daha bilmeyen, duymamış olan, bu meseleyle hiç ilgilenmeyen çevremde onlarca kişi vardır herhalde.. Üzerinden bir yıl geçmiş olmasına rağmen, bugün bile, hani o lafın gelişi; “ya hu bilmiyordum valideyi kaybetmişsiniz, başınız sağolsun” dediğinde ömrümden üç gün gidiyor.. 

Hâlâ... 

O acısı en büyük çocuklar geliyor kabristana benim gibi gün aşırı.. Ellerinde yasin-i şerif.. 

Kimi yeni kaybetmiş anacığını hıçkıra hıçkıra ağlıyor mezar başında; “lütfen annem helal et hakkını” diye yalvarıyor... Nasıl bencilce bir yakarış olduğunu fark ettim bunun.. “Beni affet anneciğim diyor, affet beni”... Oysa o zamana kadar nasıl da normal gelirdi bu talep.. “Haydi bana eyvallah, haklarınızı helal edin arkadaşlar” der, çıkar-gidersin ya eski iş yerinden... Son derece sıradan.. 

Sanki annen öldüğünde de istemen lazımmış gibi.. Hiç çalışmıyor ki kafa.. Anne bu ya... Son nefesini verirken aklında ne vardı zannediyorsun? Rahat ve huzurlu bir ölüm mü? 

Rahat ve huzurlu bir ölümü onun için sen düşünürsün.. 

O ise sadece sana olan haklarını defalarca, tekrar tekrar helal ediyor o sırada.. 

Kendi ebedi aleme göçerken Allah’a seni yalnız bırakmaması için yalvarıyor.. 

Sen de gitmiş mezar başında “aman da helal et hakkını”.. 

Sen helal et biraderim sen helal et.. “Beni affet anacığım” diye ağlayan kardeşim.. Anneciğinin seni affetmemiş olabileceğine mi inanıyorsun? Ben bütün anneleri tanırım. Seninkini de.. Elbette affetti.. Elbette helal etti sana bütün hakları.. Hani derler ya “ananın ak sütü kadar helal”... Bu sözün bir anlamı olmalı... Etmeyi ihmal ettiysen, sen helal et haklarını... Yanlışlıkla hastayken taşıdıysan sırtında, bir iki sefer sürgü verdiysen altına, marifetmiş gibi “ben baktım” diye böbürleniyorsan, helal et haklarını.. 

Benim annem son gün konuşamaz olmuştu.. 

Solunum cihazına bağlıydı ve çok yorgundu.. 

Bir şeyler anlatmaya çalışıyordu ve ben anlamıyordum. 

Bir kalem bir de kağıt verdim anlatsın diye.. 

“Beni bırak git, çocukların merak etmiştir” yazdı kağıda.. 

Ne diyeyim daha.. 

Her gidişimde kabrine, taşlarını yıkarken sularla sanki onun saçlarını okşuyor gibi hissediyorum hâlâ.. Birkaç dakika oyalansam kabri başında sanki; “haydi geç kalacaksın işine” deyiverecekmiş gibi geliyor.. 

Solduğu zaman üzerindeki çiçekler üzüldüğünü, açtığı zaman huzur içinde olduğunu zannediyorum. Ve hep aynı şikayet dilimde...

“Çok geç kaldım bütün bunlar için”...

Bugün ölüm yıldönümü.. 

Muhtemelen siz bu yazıyı okuduğunuz sıralarda ben yine ağlıyor olacağım Ihlamurkuyu Mezarlığı’nda.. 

Boş boş bakıp mezar taşına, dünyanın en güzel kelimelerini arka arkaya dizsem de en güzel cümleleri kursam diye hayıflanacağım.. 

Ne kadar sevdiğimi, ne kadar özlediğimi anlatacak an güzel kelimeleri bulabilsem keşke.. 

Sağlığında söylediğim hiçbir söz güzel gelmiyor bana.. 

Oysa annem her kelimemi sevgiyle dinlerdi.. En kötü sözlerimi bile. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi