Sayın Davutoğlu ile çok kritik günler…
“Seçim öncesi kanın akışkanlığını sürdürmek lazım, bir yerde pıhtılaşma olmasına imkân vermemek lâzım. Duraksarsak geleceği kaybederiz. Bu 8 ayda hata yaparsak Türkiye zarar görür, dört yılı kaybederiz…”
(Ahmet Davutoğlu-Başbakan)
•
Evet…
Pedalı çevirmeyen bir noktada bisikletten düşer.
Sayın Davutoğlu, kendisini alaşağı etmek isteyen odakların “dirsek” ve “tekme” darbelerine –de- hedef olacak.
İşi kolay değil, çok zor ama İnşallah “ihmale pay bırakmamak suretiyle” başaracak.
•
Önceki gün tevafuk eseri görüştüğüm bir derin bürokrat, “Yılbaşından sonra –belki de biraz önce- çok büyük olaylara şahit olabiliriz. Bir bakmışsınız birden fazla bankaya el konulması gerekmiş…” dedi.
Fazla kulak asmadım.
Dün öğle saatlerinde, 12 Eylül ve 28 Şubat darbelerinin acısını “mağdur milletvekili” olarak yaşamış bir dostumuz aradı:
“Bazı duyumlar, bilgiler ulaşıyor. Bir istişare etsek!”
Buluştuk.
Kastamonu vekillerinden Sayın Fethi Acar’ın her kesimden tanıdığı var.
Çok gezen çok bilirmiş.
Dedi ki;
“Ben Recep Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu kardeşlerimi çok severim. Milletvekili dolayısıyla Başbakan olması hukuk mekanizmaları tarafından engellenmiş bir ismin, girdiği ilk seçimden neredeyse tek başına Anayasayı değiştirebilecek sandalye çıkartması görülmüş şey değildi. Allah Tayyip Bey’e bunu nasip etti. Ahmet Bey kardeşim için de, Sayın Erdoğan’ın sesinin kısılmasından dolayı Konya konuşmasını yapmak bir nimet oldu. Hiçbir şey tesadüfün eseri değildir; Cenab-ı Allah bu kardeşlerimin önüne çok büyük bir hizmet yolu açtı. Şimdilerde bu yolu tıkamak için çok büyük tezgâhlar kuruluyor. Sokaklardan endişe ediyorum!”
•
Fethi Acar, Sayın Davutoğlu’nun konuşmalarını dikkatle takip ediyor.
Bir sözü kulağına takılmış:
“İstikrar petrolden önemlidir!”
•
Sayın Ahmet Davutoğlu’nun bu vurucu cümlesini aktardıktan sonra şöyle devam etti Fethi Acar:
“ Sağlık ve Ulaştırma alanındaki büyük başarılar, ekonomik istikrar sayesinde elde edilmiştir. Siyasi istikrar ekonomik istikrara yardımcı olur. Ekonomik istikrar bozuldu mu siyasi istikrar kalmaz. Ekonomik istikrar bozuldu mu sokaklar durmaz!”
Sordum:
-Böyle bir ihtimal mi var?..
Dedi ki;
-Hiç şüpheniz olmasın, Sayın Ahmet Davutoğlu’na en büyük saldırı bu noktadan gelecek!.. Kriz algısı oluşturmaya çalışacaklar!..
•
Öyle bir süreç ki…
Warren Buffett, John C. Bogle, Larry Fink gibi “Yahudi Lobisi”nin en etkin isimlerinin patronajındaki Moody’s adlı Siyonist derecelendirme kuruluşundan “kriz” uyarısı kıvamında açıklamalar geliyor.
“Bloomberg” kaynakları, sürekli olarak “kriz” mesajları veriyor.
Dövizi “yukarı yönlü” tutmaya çalışan bir etki var gibi; dün doların 2.20’yi vurduğunu gördük.
Hükümetin ekonomi gündemini yakından takip eden bazı medya organlarında Merkez Bankası’nın “iktidara zıt” politikalarına ilişkin endişeler dile getirilmekte!..
•
Dönelim Sayın Fethi Acar’la sohbete.
Elinin altında notları vardı.
Oradan okudu:
“Bakın, Türkiye’deki duruma: Demokrat Parti 1950 ile 60 arası 10 yıl tek başına iktidar. 1965-71 arası AP 6 yıl, 1983-1992 arası ANAP 9 yıl ve 2002-2014 arası AK Parti 12 yıl tek başına iktidar. 1950’den bu yana geçen 64 yılın 37 yılında dört partinin tek başına iktidarı var. Geriye kalan 27 yılda ise tam 32 hükümet kurulmuş!. Hükümet etme ortalaması sadece 10 ay. Öyle bir durum ki, 12 Mart 1971’den sonra, dört aylık, bir aylık hatta bir haftalık hükümetler var!.. Düşünün, hükümet kurulacak, programı TBMM’de okunacak, hükümet göreve başladıktan sonra bir ay tebrik ziyaretleri olacak, yeni bakanlar yerlerine alışacak, bürokratları tanıyacak… Derken hooop, başka hükümet!...”
Sayın Fethi Acar, bakışımdaki “Acaba sözü nereye getirecek?” sorusunu fark etmişçesine dedi ki;
“İşte Arseven kardeşim; Türkiye’yi yine bu noktalara sürüklemek istiyorlar. Kredi derecelendirme kuruluşlarının tavırlarına dikkat, Ekmel Bey projesini destekleyen medya organlarındaki sözde ekonomistlerin sözlerine dikkat!.. Türkiye’de bir ekonomik kriz ortamı yok ama kriz varmış algısını meydana getirmeleri, piyasanın moralini bozarak yatırımları frenletmeleri mümkün. Buna çalışıyorlar.”
•
“Peki,” diyerek araya girdim:
“Alınabilecek tedbir nedir sizce?..”
Dedi ki;
“Çok yoğun bir kampanya başlatılmalı. Özellikle gençler siyasi istikrarın kıymetini bilebilecek durumda değiller. Türkiye’nin siyasi istikrarsızlık dönemlerinde nice felaketlerle karşı karşıya kaldığı iyi anlatılmalı. 27 Mayıs, 12 Eylül ve 28 Şubat gerçekleri gençlere çok iyi anlatılmalı. AK Parti’ye destek veren bunca medya organı var; o istikrarsızlık dönemlerini gözler önüne seren yapımlar nerede?. Onca imkân var, Milli Gençlik Vakfı gibi ‘şuur’ yuvaları nerede?..”
•
Nerede?..