“İnanca saygılıyım” demek “inanmıyorum” demektir Kemal Bey!
Bunlara öğretemedim gitti!..
Kemal Kılıçdaroğlu, Sayın Genel Başkan, ara sıra da olsa tefekkür edin!..
Kemal Bey, “dindarları kafaya almak” için iftar programı mı ne ayarlamıştı bir zamanlar.
O programın baş konuğu pornofesör pardon profesör etiketli “İlahiyatçı Bey” idi!..
Kemal Bey;
Bu zatı vitrine koyduğunuz takdirde “dindarlardan” oy geleceğini kim söyledi size?..
“Dindar tabanla” bağı kalmamış bir zâtı, “kadın kontenjanı”ndan yönetime almak size kaç oy getirir zannediyorsunuz?..
Kim kandırıyor sizi?
Ayakta uyutan kim?..
Geliş şekliniz ne olursa olsun orta boy bir partinin genel başkanısınız.
Biraz olsun hesaplı, kitaplı hareket etmenizi beklemek hakkımız değil mi?..,
Kemal Bey;
Defalarca uyarmış olmama rağmen bir hataya daha imza attınız yine.
Habertürk’ten Balçicek İlter’e konuşurken ettiğiniz o laflar:
“İnanca saygılıyım! Dindarlara diyorum ki, ‘Ben senin inancına saygılıyım, seni seviyorum ama bana oy ver!..”
Kaç kere yazdım, bir kişi “Dindarlara saygılıyım, inanca saygılıyım!” diyorsa, kendisini kast ettiği “inancın” ya da “grubun” dışında tutuyor demektir!
Mesela ben; “Yargıçlara saygılıyım!” dersem, buradan –otomatikman- “Yargıç olmadığım” anlaşılır!..
Bu kadar basit Kemal Bey!..
Birileri size bunları öğretmeli!..
ÇARŞI’YA MÜEBBED DAVASI…
GEZİCİ MEDYAYA “DAVA” YOK!..
Bu konudaki kanaatlerimi birkaç yazıda dile getirmiştim.
Mesela, 23 Eylül 2013 tarihli Yeni Akit’te şöyle yazmıştım:
---Lütfen şu TCK 312’yi “Gezi olayları”nın ana sahnelerini de aklınızdan geçirerek okuyunuz:
Hükümete karşı suç MADDE 312. - (1) Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs eden kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir. (2) Bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.”
•
Gezi olaylarında hedef hükümetin yıkılması değil miydi?..
Bunu gösteren binlerce gezici beyanı var.
Peki, bu olaylarda cebir yani zor kullanma yok muydu?
Her anında, her aşamasında…
Ya şiddet kullanmak?..
Daha ne şiddeti olsun, şeddeli şiddet!
Peki kardeşim, birisi, bir hukukçu çıksın ve bana bu işi izah etsin;
Nasıl oluyor da, gezi failleri 312. maddeden yargılanmıyor?”
•
Aynen bunları yazdık ve nihayet “Hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” iddianamesi hazırlandı.
Üstelik iddianame de kabul edildi.
Tam 35 şüphelinin ağırlaştırmış ömür boyu hapisle cezalandırılması isteniyor.
Başbakanlık Ofisi’ni basmanın “ağaç, böcek” meseleleriyle alâkalı olmadığı ortada.
Gezi olaylarını sabahın beşinde “ateşleyen” polislerin “paralel” bağlantıları, uluslararası Siyonist medya organları ile kredi derecelendirme kuruluşlarının eş “zaman”lı operasyonları, “paralel yapı”nın 17 Aralık tezgâhı vesaire…
Olan biten bir arada değerlendirildiğinde “hükümeti illegal yollarla ortadan kaldırmayı” hedefleyen bir “eylemler zinciri”ni görmemek imkânsız.
Çarşı grubunun kimi sözcüleri, “Olayları yatıştırmamız istenmişti, bunu bizzat Emniyet mensupları istemişti şimdi de bizi hükümeti yıkma teşebbüsünden yargılıyorlar” diyor da…
“Başbakanlık Ofisi’ni basmakla, olayları yatıştırma çabasına katkının ne alâkası var?..”
Konuşmaları yasal takibe takılmış…
Lafları pek de “çiçek böcek” mevzularıyla alâkalı değil!
•
Bunları söyledikten sonra ifade etmek isterim ki, “Çarşı Grubu” üyelerinin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmaları beni memnun etmez. Aksine üzer.
Hukuk işin bu tarafına bakmaz ama; BÖYLESİNE KRİTİK BİR SÜREÇTE “Beşiktaş taraftarı”nın da gereksiz tartışmaların içine çekilmesi kuvvetle muhtemeldir.
Bir de onca grup arasından “Çarşı Grubu”nun çekilip alınması da tartışmalara yol açar.
Bakınız, birçok “derin sol terör örgütü” bu olayları kışkırttı.
Dahası, birçok “medya organı” bu olaylarda resmen “eylemci” pozisyonuna geçti.
Bu derin sol örgütlerinin ele başlarına dokunan yok.
Kimse de “hükümeti illegal yollardan yıkmaya teşebbüs” eylemlerine tam destek veren medya organları ile mensuplarının üzerine gitmiyor!..
Bunların üzerine gitmeyip de “çarşı grubu”na yönelmek, belki kanuni dayanaklara sahiptir ama “çok doğru” bir tavır mıdır, tartışılır.
•
Haziran 2015’e doğru, bol bol tefekkür!..